Bir okuyucum bir mektup göndermiş... Bir öğretmen olarak çok etkilendim. Yorumsuz olarak yayınlıyor, yorumu öğretmen arkadaşlarıma ve diğer öğrenci velilerine bırakıyorum.  Ben konuyla ilgili yorumumu bir sonraki yazımda paylaşacağım sizlerle. Bu arada çocuğun gerçek adı yerine "Hasan ismini kullanıyorum" ve okul ismini paylaşmıyorum. 



Sayın hocam yazdıklarımı belki okuyacak belki de okumadan geçeceksiniz. Bir öğretmen ve bir baba olarak yazıyorum size. Oğlum Hasan’ım ... okulunda ve 1.sınıfa başladı bu yıl. Haftalar öncesinden çanta, forma, kalemler alındı. Gözlerinin içi gülüyor günleri bilmese de her gün okul ne zaman açılacak baba diye soruyordu. Minicik elleri, tertemiz ruhu, heyecan dolu bakışları ile beklediiiii beklediiiii okulun açılışını.  Okulun açılacağı gece formasını baş ucuna koyarak uyudu. Sabah kalktığında ilk cümlesi: “Baba bu gün okul açıldı değil mi?” oldu.  Formasını, ayakkabısını giydi, çantasını sırtlandı hayatın tüm zorluklarını sırtlanır gibi. Koşar adımlarla gittik okula. Sınıfını öğrendik. Kapıdan içeriye girerken tedirgin ve ürkek bakışlarla öğretmeni ve arkadaşları ile ilk göz teması… Oturdu bir sıraya ortamı tanımaya çalıştı. Öğretmeni onlara sevgi dolu sözcüklerle hitap ediyor, çocukların saçlarını okşuyordu. Velilerin heyecanını yatıştırmaya çalışıyor iyi bir öğretmen olduğu imajını vermeye çalışıyordu.
Tertemiz duygularla, heyecanla, büyük bir özlemle ve istekle başlayan Hasan 7 ay sonra bambaşka bir çocuk oldu. Artık okulunu sevmiyor gözlerinin içi eskisi gibi gülmüyordu. İlk gün koşarak girdiği okula isteksizce getirip götürmeye başladık. Konuşurken “Baba benimle dalga mı geçiyorsun diyor?” gözlerimin içine bakıyordu. Nedenini bilmek çok da zor olmasa gerek çünkü sınıfta  dalga geçmenin,  ezilmenin, alay edilmenin ne demek olduğunu öğrettik. Küçücük dünyasındaki hayal ve özlemlerini, çocuk ruhunun büyümesine izin vermeden içindeki çocuğu örseleyerek ve ona daha gün görmeden gününü gösterdik.  Peki neden:
 İlk gün öğretmeni cebindeki mendille çocuklarımızın burnunu silmezse öğretmen olamayacağını söylüyordu. Geldiğimiz noktada öğretmen ilk günden kendini ispatlamak, çocukları bir an önce okuma yazmaya geçirerek tercih edilen bir öğretmen imajı yaratmak uğruna her gün 3-4 sayfa yazı, tekrarlar yetmedi hafta sonu kurs.
Her gün evde ödevi yetiştirmek için bir mücadele. Hadii Hasan Hadi Hasan….Sonra öğrenci seçmeler iyi öğrenci , kötü öğrenci …Veli tercihleri ona göre belirlenen  öğrenci yaklaşımları. Üniversiteye hazırlanıyor gibi hazırlık kitapları. Beden eğitimi, müzik, oyun saati gibi dersleri lüzumsuz görme yerine Türkçe, matematik dersleri. Hafta sonu 1. Sınıf öğrencisini okula çağırıp kurs vermeler.  Gelene ayrı gelmeyene ayrı ilgi göstermeler. Okulda ders kitapları evde fotokopiler. Oturduğu yerden kalkmadan sınıf içinde mikrofonla konuşarak bir çocuğun yanına varmadan elinden tutmadan yapın deyip yapamayınca çocuğu suçlamalar vs .vs
Hasan ve Hasanlar bizim evlatlarımız. Oyunlarını, boş zamanlarını, ümitlerini, özlemlerini, çocukluklarını elinden aldığımız evlatlarımız. Nedennnnn ve Niçinnnn … Geleceğimiz yavrularımız, minicik elleri, körpecikleri yürekleri ile bunu mu hak ediyorlar. Ne uğruna? Sizin de dediğniz gibi Cenab-ı Allah’ın bile eylemlerinden sorumlu tutmadığı yavrularımız. Bu şartlarlar altında mı büyümeliler. Böylemi sağlıklı birer birey olacaklar. Bazen gece üzerini örtmek için yanına gittiğimde gözlerim doluyor. Küçücük bedeni yatağın içinde kayboluyor. Onun en güzel yıllarını, oyunlarını, arkadaşlarını çalarak ona ne verebiliriz. Ben bunu kabullenemiyorum. Hasan bir gün koşarak geldi ve bana sarılarak “Baba bugün ödev yok kardeşimle oynayabileceğim “ dedi. Kardeşimle oynayabileceğim… Her gün okul ne zaman açılacak diyen Hasan şimdi tatil  ne zaman olacak diye soruyor.



Şimdi benim bir baba olarak ne yapmam gerekir sayın hocamm?

- - - -