Silopi’de 3 şehit haberini duyar duymaz telefona sarıldım. Rehberden ismini buldum. Defalarca aramak için parmaklarım gitti ama sonra vazgeçtim.

 
Eşini arayayım dedim ondan da vazgeçtim. Yaklaşık bir saat sonra bir polis arkadaştan kayıp çağrı geldi. İçime bir ateş düştü, terlemeye başladım. Onu da arayamadım. Ardından bir başka polis arkadaş arayınca açtım telefonu. “Korktuğum haberi mi vereceksin” dedim. “Evet” dedi titrek sesiyle…
 
Doğukent’te 5 yıl komşuluk yapmıştık. Arkadaştan ileri kardeştik. Gözleriyle değil yüreğiyle bakardı bana. Sesini duyduğumda huzur bulurdum.
 
En son aradığında “çok arayamıyorum Ali Hocam, hakkını helal et, yoğunuz” demişti.
 
“Aramasan da beni sevdiğini biliyorum. Sen iyi ol yeter kardeşim. Her zaman duamdasın. Arayamıyorum diye üzülme sakın” demiştim.
 
 
Hilmi Bardakçı
 
Canım, ciğerim, kardeşim, dostum, arkadaşım, sırdaşım, komşum…
 
Adı gibi yumuşak huyluydu…
 
Merhametliydi.
 
Sevgi ve şefkat doluydu.
 
Varlığı huzur verirdi insana…
 
Rehberde adını her gördüğümde gülümserdim.
 
“İyi ki varsın” dediklerimdendi.
 
“Dost”tu…
 
Oğlu İsmail Talha evladımız gibiydi.
 
Birinci sınıf heyecanına da ortak olmuştum İsmail Talha’nın ve bu heyecanı da paylaşmıştım okuyucularımla…
 
Hilmi Bardakçı
 
Şehit kardeşim Hilmi Bardakçı,
 
Kahramanmaraş’ta uzun yıllar görev yaptıktan sonra önce Gaziantep’e oradan da Şırnak’a tayin edilmişti.
 
Kahramanmaraş Emniyet Müdürlüğü’nde görevli mesai arkadaşlarından sevmeyeni yoktu.
 
Emniyet Müdürlüğü’nün Sosyal Sorumluluk Projelerinde yer alırdı.
 
Yiğitti, mertti, iyi yürekliydi, merhametliydi…
 
Çocuklarını bir başka severdi evet ama, aslında tüm çocukları severdi.
 
Cömertti.
 
Çarşıdan her geldiğinde mutlaka elime bir şeyler tutuştururdu, almasam küserdi.
 
Şehit kardeşim Hilmi Bardakçı'nın ardından
 
Bunca şehit haberleri geliyor, her şehit haberinde yüreğime hançerler saplanıyor.
 
Ama işte ateş düştüğü yeri yakıyor.
 
Hilmi’mizi, canımızı, ciğerimizi, aslan parçamızı, yiğidimizi, kardeşimizi, dostumuzu, altın yüreklimizi bu gece Allah yolunda şehit verdik.
 
Üzgünüz…
 
Geçen yıl Ramazan Bayramıydı sanırım, telefon açmıştım bayramını kutlamak için. “Havva’ya, Ali Hocam aramadan biz arayalım dedim az önce. Yine sen erken davrandın. Hakkını helal et Ali Hocam, ellerinden öpüyorum” demişti.
 
Hilmi’mden sadece dört yaş büyüktüm ama o büyük bir tevazuuyla her aradığında “ellerinden öpüyorum” derdi.
 
 
Şehit oldu, biliyoruz…
 
Onun Allah’a, vatana, millete sevdasına yüzlerce arkadaşıyla birlikte ben de şahidim.
 
Allah rahmet eylesin…
 
Mekânı cennet olsun…
 
Rabbim ailesine, kıymetli eşine, sevgili çocuklarına ve yüzlerce sevenine sabır versin…
 
 
Kalbim acıyor… Kalbim çok acıyor...