Kavga etmek için elime aldığım ilk taşı Andırın Çayı’nın öte geçesindeki “Ecevitçilere” attığımda yaşım 6 ya da 7’ydi. Akşama kadar Apurdumun Bendinde, Ağ Yar’da Çatal Dut’da birlikte yüzdüğümüz, top oynadığımız arkadaşlarımızla kafamız eser birbirimizi taşlardık.

Yedi yaşındaki faşist ben, yaşıtlarım kominist Omar Ağa’yı, Özgür’ü ve nicelerini taşlardım ki, ülkeme kominizim gelmesin.

İtiraf etmeliyim ki; attığım yüzlerce taştan bir tanesi bile suyun öte yakasına geçip koministlere (!) isabet etmemişti ama kendi kafama düştüğü çok olmuştu.

...

Kendim gibi düşünmeyenlerle konuşabilme, tartışabilme kültürüne çok erken yaşta sahip oldum. 1988 yılında daha 16 yaşındayken Süleyman Demirel'in Kahramanmaraş mitingi ile başlayan gazetecilik hayatımda çok farklı fikirlere sahip insanlarla tanışabilme fırsatı buldum.

18 yaşındayken trende uyuduğum için yanlışlıkla gittiğim Gavur İzmir'de (!) cami sorduğum dekolte giyimli bir butik sahibinin, "cami çok uzakta, içeride müsait yerimiz var, gel namazını burada kıl" diyerek beni neredeyse zorla içeriye alması, namaz sonrası yine zorla yemek yedirmesi ve ayrılırken "Biliyorum paran vardır ama, babamın hatırına kabul et" diyerek cebime bir miktar para koyması insanlara bakış açımda büyük değişikliklere neden oldu.

Bu yaşlarda "farklı düşündüğüm her insanın aslında düşmanım olmadığını" öğrendim mesela. İnsan bilmediğine düşmandır düsturunca, düşman olduklarımın büyük bir çoğunluğunun aslında düşmanım olmadığını anladım.

Taban tabana zıt fikirlerim var zannettiğim pek çok kişiyle oturup konuştuğumuzda, aslında ortak yönlerimizin farklılıklarımızdan çok daha fazla olduğunu gördüm.

Kısa bir süre aynı evi paylaştığım ve "Oğlum, sen koministim falan diyorsun ama, basbayağı ülkücüsün lan" (lan sözü için kusura bakmayın) dediğim arkadaşımla halen görüşüyoruz.

...

Bu vatan, bu memleket, bu bayrak bizim.

"Kahrolsun Amerika, Yaşasın Bağımsız Türkiye" diyen de "Kahrolsun Rusya, Yaşasın Bağımsız Türkiye" diyen de bizim insanımız.

Birlikte "Kahrolsun Amerika, Rusya ve Tüm Emperyalist Güçler, Yaşasın Bağımsız Türkiye" diye haykırmamız mümkünken, birbirimize düşman olmamızın temelinde birbirimizi dinlememek olduğunu çok acı tecrübelerle öğrendik.

Elbette bunda 12 Eylül öncesi, sabah bir sağcının, öğleden sonra aynı silahla bir solcunun öldürülmesi emrini veren ve arka planda silahı tutan eli yönlendirenlerin de büyük payı var.

...

Hiç bir siyasi görüş ayırımı yapmadan, terörden ve demokrasi dışı beklentilerden tamamen arındırılmış zihinlerin, bu ülkenin geleceği için söz sahibi olduklarını düşünüyorum.

Öğretmen camiası olarak öğrencilerimizi;

Birbirimizi dinleme, anlama, her türlü şiddetten uzak durma, kendimizi doğru ifade etme ve karşımızdakinin kendisini ifade etmesine izin verme gibi kültürlerle donatmalıyız.

Cumhuriyete ve demokrasiye tam anlamıyla inanmış bir toplum bizim sayemizde vücut bulacaktır.

Ülkenin bölünmez bütünlüğüyle, Cumhuriyetle, demokrasiyle sorunu olmayan herkes ülkemizin kutlu geleceğinde birlikte yol alacaktır.

Bu vesileyle Cumhuriyetimizin 97. Kuruluş Yılı Kutlu Olsun...