Yıl 1991 : Terörün en şiddetli döneminde daha 19 yaşındayken kendi rızamla doğuya atanmamı istedim. Şırnak, Cizre’de göreve başladım.

19.03.1992 : Köylüm, çocukluk arkadaşım (ağabeyim) Orhan Gök, Mardin ili Kızıltepe ilçesi Küçükayrık Köyü İlköğretim Okulu öğretmeni olarak görev yaparken PKK terör örgütü tarafından şehit edildi.

Yıl 1992 : Çatışmalardan dolayı Cizre’de sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Bir hafta evden çıkamadık. Üçüncü gün evde elektrikler kesildi ve tüp bitti. Çiğ patates, çiğ makarna yedik.

18 Mart 1993: Şahıs olarak Kaymakamlık izniyle Vatan ve Kahramanlık Şiirleri okuma yarışması düzenledim. Yüzlerce kişi okunan şiirleri ayakta alkışladı.

1993’de Muhtelif Tarihler: Çıkan olaylarda eşimle birlikte 2 gün banyoda yattığımız oldu. Evimizin içinden sadece bir olayda yüzlerce mermi çekirdeği topladık. Bir gün bile kaçalım gidelim demedik. Vatanın her karış toprağı gibi bu topraklar da bizimdi ve kutsaldı çünkü.

22 Şubat 1994: 7-8 Öğretmen arkadaşımla birlikte PKK terör örgütünün silahlı saldırısına uğradık. Can kardeşimiz Mustafa Boz öğretmeniz yanımızda şehit oldu. Ahmet Ata öğretmenimiz yaralandı. Mustafa’mızın 2 aylık hamile 7 aylık eşinin gözyaşları damla damla yüreğimizi yaktı. Arzu Bacımın tören sırasında “O…. Çocukları” şeklinde çıkan sözleri kulağımdan 25 yıldır hiç gitmedi.

22 Şubat 1994: Biz şehir merkezinde saldırıya uğradığımız gün ilkokul 3. Sınıftan itibaren yatılı okullarda aynı sınıfta okuduğumuz Zübeyir Çınkır (Andırın) Cizre'de PKK terör örgütü mensuplarınca çıkan silahlı çatışma sonucu şehit oldu. Bir günde iki şehit acısını birden yaşadım.

Mart 1994 : 27 Mart 1994 seçimlerinde İstanbul’dan Belediye Başkan adayı olan Recep Tayyip Erdoğan’a o günkü şartlarda Cizre’den destek verdim. Farklı bir destekti. Seçildikten sonra görüştüğüm Sayın Erdoğan “Bundan sonra kardeşimsin, ne zaman bir ihtiyacın olursa çekinme gel” dedi. Ancak üzerinden 25 sene geçmesine rağmen (bu olayın şahitlerinin tamamı hayatta) bir defa bile kapısını çalıp bir şey istemedim.

23 Nisan 1994: 200 öğrenciyle Cizre Meydanı’nda “İstiklal Tablosu” gösterisi yaptım. Binlerce kişi 5 dakikadan daha uzun süre gösteriyi ayakta alkışladı. Meydanda binlerce kişi “Türk Kürt kardeştir, PKK kalleştir” sloganları attı. Bu tablonun fotoğrafı Kaymakamın makam odasına dev bir tablo yapılarak asıldı. Bu olaydan birkaç gün sonra Cizre’de gece yarısı binlerce kişi PKK’ya karşı sokaklara döküldü. Bu, uzun yıllar sonra Cizre’de sokağa ilk defa çıkılan gece olarak tarihe geçti. Barış yürüyüşü adı verilen bu yürüyüşte de yine “Türk Kürt kardeştir, PKK kalleştir” sloganları atıldı.

1994 Haziran: İskenderun Karahüseyinli Köyüne tayinim çıktı. Merkeze 5 kilometre. Arkası dağ, önü deniz. Rüyalarımda gördüğüm köy. Eşyalarımızı Cizre’den getirdik.

1994 Eylül: İlişik kesmek için gittiğimiz Cizre’de yeni gelen kaymakamın “Keşke gitmeseydin, devletin sana burada ihtiyacı vardı” demesi üzerine tayinimi iptal ettim ve eşyalarımı getirerek 2 sene daha Cizre’de kaldım.

22 Nisan 1996: Okul arkadaşım, kardeşim, abim Nurettin Aslan Kahramanmaraş ili Ekinözü ilçesi Altınyaprak Sarıgül İlkokulu öğretmeni olarak görev yaparken PKK’lı teröristlerce şehit edildi.

10 Kasım 2015: Kardeşim, can dostum, komşum Hilmi Bardakçı Silopi’de devam eden Hendek Harekatı’nda zırhlı polis aracının geçişi sırasında teröristlerin, daha önce yerleştirdikleri el yapımı patlayıcıyı infilak ettirmeleri sonucu şehit düştü. Yüreğimiz bir defa daha yandı.

15 Temmuz 2016: FETÖ tarafından yapılan hain darbe girişimini Türkiye’de (daha darbeyi kimin yaptığını, başarılı olup olmayacağını bilmeden) ilk kınayan yazıyı yazdım. “Darbe girişimi başarılı ya da başarısız olsun devletimizin yanındayım” dedim. Anlı şanlı gazetelerden, gazetecilerden, TV’lerden önce devletimizin yanında olduğumuzu ilan ettim.

15 Temmuz hain darbe girişimi başarılı olsaydı düşeceğimiz durumu hiç düşünmedim. Darbe girişimi başarılı olsaydı ve başımıza bir iş gelseydi hiç esef duymadan “vatan sağ olsun” diyecek iradeye sahiptik şükür…

Fotoğraftakiler: Şehitlerimiz köylüm Ornah Gök, yanımda şehit olan öğretmen arkadaşım Mustafa Boz, çocukluk ve gençlik arkadaşım şehit polis Zübeyir Çınkır, Öğretmen arkadaşım Nurettin Aslan ve şehit kardeşim Hilmi Bardakçı...

Peki bütün bunları neden yazdım.

Bu ülkenin birlik ve beraberliğe ihtiyacı var. Şehit vermeyenler, şehit acısını yüreğinde duymayanlar, şehit yakınlarıyla birlikte oturup ağlamayanlar bunun farkında olmayabilirler.

Ama en yakın kardeşlerini, dostlarını vatana kurban vermiş biri olarak ben barışa, huzura, kardeşliğe olan ihtiyacın farkındayım.

Ortalığı karıştırmak için fırsat kollayanlar, iç savaş çıkarmak isteyen provokatörler her grubun, zihniyetin, camianın içinde bulunabilirler. Onlara karşı uyanık olmak zorundayız.

Bu ülkenin barışa ve kardeşliğe -hem de her zamankinden daha fazla- ihtiyacı var.

Dün vatanımız için, memleketimiz için, ülkemizin bekası için hangi noktadaysak bu gün de aynı noktada duruyoruz.

Eğilmeden, bükülmeden, yamulmadan “önce vatan” diyerek inandığımız yolda yürümeye devam ediyoruz şükür.

Biz dün neysek bugünde oyuz.

Yapmamız gereken;

Şehit cenazesine gelen bir siyasi parti liderine yumruk atmak yerine, milletçe tek yumruk olup bölücülerin, hainlerin, teröristlerin, dış ve iç güçlerin başına balyoz gibi inmeliyiz.

Duam odur ki;

82 milyonluk BÜYÜK TÜRKİYE'nin insanları hep birlikte aynı yolda KARDEŞÇE, BARIŞ İÇİNDE, HER TÜRLÜ TERÖRÜ LANETLEYEREK geleceğe doğru yürüsün.

Rabbim terörün kökünün kazınmasını nasip etsin. Teröre destek verenleri, teröristle kol kola girenleri, terörü besleyenleri kahretsin.

Her türlü teröre karşı hep birlikte olmalıyız. Bu birlikteliğimizi toplumu bölmek isteyenlere karşı da devam ettirmeliyiz.

Buna çok ihtiyacımız var.

Gerçekten çok ihtiyacımız var.

Esen kalın...

NOT: YORUMLAR, MOBİLDEN GİRENLER İÇİN SAYFANIN EN ALTINDADIR...