Felsefe nedir? Üzerinde en çok tartışılan konulardan birisi de, sanırım “felsefenin ne olduğu” üzerinedir. Kolay bir konu değil bu. Felsefenin ne olduğunu anlamak ve açıklamak kolay değil. Çünkü, felsefenin yalnız bir manası yoktur. Felsefe, birçok anlama gelen bir sözcüktür. Türk Dil Kurumu Sözlüğünde felsefe ile ilgili olarak beş açıklama mevcuttur.
1- Varlığın ve bilginin bilimsel olarak araştırılması. 2- Bir bilimin veya bilgi alanının temelini oluşturan ilkeler bütünü. 3- Bir filozofun, bir felsefe okulunun, bir çağın öğretisi.
4- Dünya görüşü. 5- Bir konuda soyut düşünüş.
Gerçekten de felsefenin anlaşılması zor. Anlaşılması zor olan felsefe, bir de kendisi meselelerin anlaşılmasında kullanılıyor ki, gel de çık işin içinden.
Felsefeye gelin bir de şu açıdan bakın. “Bir yerde mesele varsa, felsefe vardır.” Yani, meselelerin çözümü için gerçekleştirilen her türlü zihinsel ve bilimsel faaliyet esasında bir felsefedir.
Bu nedenle felsefeyi anlamadan önce mesele kavramı üzerinde durmak ve mesele nedir? Mesele nasıl çözümlenir? Bu ve buna ilişkin soruları analiz etmek gerekir.
Bir Ünlü Yazarımız “bana bu mesele zor demeyin. Zaten zor olmasa idi, mesele olmazdı.” İsmet Özel’in bu sözünden yola çıktığımızda “meselenin en büyük özelliği zorluğunda yatmaktadır.” Mesele, kolay ya da zor diye ikiye ayrılmaz. Mesele varsa zorluk da vardır. Bir şeyin çözümü kolaysa ortada mesele yoktur.
Yukarıda felsefe sözcüğünün tanım ve açıklamalarını Türk Dil Kutumu Sözlüğüne göre yazdık. Şimdi de aynı sözlükten “mesele” hakkındaki tanım ve açıklamaları yazalım.
1-Sorun. 2- Güç iş. 3-Problem.
Mesele dediğimizde yukarıdaki bu üç husus anlaşılır.
Evet, hem meseleyi tanımladık ve hem de felsefeyi açıkladık. Bunlar işin daha başlangıcı. Asıl önemli olan yazımızın başlığındaki hususu açıklamaktır. Yazımızın başlığındaki ne demiştik?
“Mesele olmadan felsefe olmaz.”
Şimdi bu sözden ne demek istediğimizi ve maksadımızı açıklamaya çalışalım:
Dünyadaki en büyük mesele nedir? Önce bu soruya cevap aramalıyız. Tabi bu hususta herkesin kendi bakış açısında göre mesele anlayışı vardır. Biz herkesin kendi şahsi anlayışına göre değil de, bilimin ve tüm insanların en büyük mesele gördüğü husus nedir? Onu belirtelim ve o sorun üzerinden felsefe geliştirelim.
Bu bakış açısına göre insanoğlunun en büyük meselesi, “nereden gelip nereye gittiği üzerinde” kafa yormasıdır. Yani, bu Dünya’da bulunuşum neden? Bu Dünya’dan nereye gidiyorum?”
İşte felsefenin en büyük meselesi bu olmalıdır. Felsefeciler, öncelikle bu hususta kafa yormalıdır ve bu meseleyi araştırmalıdır.
“Ben kimim, Dünya’daki asıl görevim nedir? Ölümden sonra nasıl bir hayat bizi beklemektedir? Hayatta nasıl yaşamalıyım ki, ölümden sonraki hayatta da mutlu olayım?” Felsefeciler, öncelikle bu sorulara cevap vermelidir.
Evet, asıl mesele budur. Bu mesele üzerinde felsefe gereklidir.
Bu soru üzerinde yalnızca felsefeciler değil, herkes kafa yormalı ve düşünmelidir. Bu soruya kafa yoran ve düşünen herkes felsefecidir esasında.
İnsanoğlunun bu mesele yanında başka hangi meseleler üzerinde düşünmesi ve felsefe geliştirmesi gerekir?
Aklıma bir anda gelen meseleleri hemen sıralayayım:
Bu akıl bize neden verildi? Hayvanlarda olmayan akıl bizde olduğuna göre, bizden bir görev ve davranış beklenmektedir. Hayvanlardan istenmeyen ve bizden istenen şey ahlaklı olmamızdır. Ahlaklı olmak aklın bir gereğidir. Akıl ahlaklı davranmayı tavsiye eder.
İnsanda akıl yanında bir de nefis var. Nefis hayvanlarda da var. Biz aklımızla nefsimizi dizginlemek zorundayız. Hayvanların nefsini dizginlemek gibi bir sorumluluğu yoktur. Çünkü onların aklı yoktur.
Dünyada meseleler bitmez ve her mesele bir felsefe (araştırma ve çözüm) gerektirir. Ancak, en öncelikli meseleler çözülmeden diğer meselelere geçmek çok da mantıklı değil. İnsanoğlu yukarıdaki belirttiğim “ben neciyim, ben kimim, Dünya’ya niye gönderildim, buradan sonra nereye sevkediliyorum? Bu akıl bana ne gibi sorumluluklar yüklüyor” İşte bu soruların ve bu meselelerin cevaplarını araştırmandan başka soruların ve başla meselelerin hiçbir hükmü ve anlamı yoktur.
Evet, sizleri yazımın sonunda sizleri, Hz. Mevlana (ra)nın Mesnevi’sinde yer alan bir Hadis-i Şerif ile başbaşa bırakıyorum:“Allah melekleri yarattı, onlara akıl verdi; hayvanları yarattı, onlara da nefis verdi; insanoğlunu yarattı, onlara hem akıl hem de nefis verdi. İnsanlardan kimin aklı nefsine galip gelirse, meleklerden daha üstündür; kimin nefsi aklına galip gelirse o da hayvanlardan aşağıdır.”
Yazımın en sonunda, Yüce Rabbime (cc) dua ve niyazım şudur ki; “Ey Allahım, aklımız nefsimize her daim galip gelsin. Sevgili Peygamberimiz (asm) dahi senden “Ey Allah’ım Göz açıp kapayıncaya kadar bile olsa beni nefsime bırakma diye yardım dilemiş. Ey Rabbim nefsime karşı her daim bana yardım et.” Amin.
Evet, anlamışsınızdır sanırım. Bu Dünyadaki en büyük bir mesele de nefse galip gelmektir. Nefse nasıl galip geliriz? Bunun felsefe ve araştırması da her daim aklımızda ve zihnimizde mevcut olmalıdır. Nefse galip geliriz, inşallah.