2015 Yılında Umre’deyim ve sabah namazı için Mescid-i Nebevi’deyiz ve Sevgili Peygamber Efendimiz (asm)in sahabeleriyle buluştuğu, konuştuğu ve istişare ettiği o mekanda çok ve çok duygulandım. Gözlerim doldu. Sevgili Peygamber Efendimiz (asm) o mekanda sabah namazı için bir araya geldiğinde sahabelerine hangi rüyaları gördüklerine sorarmış ve “eğer sizden biriniz kötü bir rüya gördüğünde sol tarafına üç defa tükürsün. O kötü rüya şeytandandır. Kötü rüya gören şeytanın şerrinden Allah’a sığınsın” diye tavsiyelerde bulunurmuş.
İşte o mübarek mekanda sabah namazı vaktinde bunları düşündüm ve Sevgili Peygamber Efendimize (asm) sâlat ve selâm getirdim. Yine o sâlat ve selâm üzereyim elhamdülillah ve sonsuza dek bu minval üzere kalacağım, inşallah.
Bu düşünceler içerisindeyken, “ümmeti olduğumuz Peygamber’i (asm) ne kadar methetsek azdır, ne kadar övsek azdır”diyerek hamd-û sena içerisinde şükrettim.
“Ümmetin olduğumuz devlet yeter.
Hizmetin kıldığımız izzet yeter.”
Ey Süleyman Çelebi, bu sözleri söyleyen Ey Süleyman Çelebi, Mevlid-i Şerif’i yazan Ey Süleyman Çelebi, senin ağzın bal, kaymak yesin Cennette, inşallah. Peygamber sevgisinin en yüksek zirvelerinden birisi de Bursa’da Ulu Camiinde imamlık görevinde bulunmuş ve Peygambere (asm) olan sonsuz bir sevgiyle Mevlid Kasidesini yazmış Süleyman Çelebi’dir.
Peygamber sevgisini bilen bilir ve farkına varan varır. Böyle bir Peygamber’in (asm) yolunda nasıl ölünmez. Öyle bir Peygamber ki, hayatın her alanında ve hatta rüyalarında dahi Ümmetinin üzülmesini, moralinin bozulmasını ve kederlenmesini istemiyor ve onlara rüya gördüğünüzde ve sabah uyandığınızda “rüyanın etkisiyle üzülmeyin, şeytanın şerrinden Allah’a sığınırsanız, size bir şey olmaz. İyi rüya Allah’tandır. Bu rüyayı sevdiklerinize anlatın. Kötü rüya şeytandandır. Bunu kimseyi anlatmayın ve sol tarafınıza üç defa tükürerek rüyanın tesirinden kurtulun” şeklinde sözle söyleyerek Ümmetini her daim zinde ve morali yüksek tutmaya çalışıyor.
Öyle bir Peygamber (asm) ki, bizi bizden daha fazla düşünüyor, öyle bir Peygamber ki (asm) bizi bizden daha fazla seviyor.Biz bu Peygamber (asm) yoluna kurban olmaz mıyız ve O’nun için canımızı feda etmez miyiz? Ya Resulullah (asm)! Canımız feda senin yoluna.
Sevgili Peygamber Efendimiz (asm)in bize olan düşkünlüğü, bize olan sevgisi ve bize olan merhameti Kur’an-ı Kerim’de şu şekilde beyan ediliyor: “Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.” (Tevbe Suresi, 128)
Ümmetini seven, Ümmetini düşünen ve Ümmeti için her daim yol gösteren Peygamberimiz (asm) Ahirette dahi, alnını secdeden kaldırmayacak ve “Ya Rab! Ümmetim Cennet’e girmeden ben Cennete girmem” diye feryat edecektir. Böyle bir sevgi, böyle bir merhamet ve böyle bir şefkat, Annenin çocuklarına, Babanın evlatlarına karşı olan sevgi, merhamet ve şefkatinden kat be kat fazladır. Elhamdülillah. İşte bunun için sahabeler, "Anam Babam sana feda olsun ya Resulallah” diyerek söze başlarlardı. Peygamber ile karşılaştırıldığında Ana ve Babanın ne hükmü olur. Peygamber ile karşılaştırıldığında Ana ve Babanın ne değeri olabilir.
İnsanlık tarihinden beridir insanlar için en değerli manevi varlık Ana ve Babadır. Zaten Ana ve Babanın değeri ve onlara karşı göstermemiz gereken saygı ve şefkat de Kur’an-ı Kerim’de bildirilmektedir. “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine "of!" bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: "Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!" diyerek dua et.” (İsra Suresi, 23-24)
Ana ve Baba her daim değerlidir. Ancak, Sevgili Peygamberimiz (asm) Anadan da, Babadan da ve Dünya içindeki ve dışındaki her varlıktan daha değerlidir. Ve bize daha fazla sevimlidir. Sahabeler de en değerli varlık olarak gördükleri Ana ve Babaları için, "Anam Babam sana feda olsun ya Resulallah” diyerek Sevgili Peygamberimize (asm) sevgi ve bağlılık göstermişlerdir.
Sevgili Peygamberimizi bu derece ve bu ölçü içerisinde sevmeyen bir kimse iman etmiş sayılmaz. Kim ki, Sevgili Peygamberimizi, Ana ve Babasından daha fazla sevmiyorsa, iman yönünden zayıftır. Hatta daha da açıkçası imansızdır.
Gelin, bu hususta şu iki hadis-i şerif’e can-û gönülden kulak verelim: "Sizden biri, beni, Babasından, Evladından ve bütün İnsanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş sayılmaz.” (Buhari) “Benimle sizin durumunuzun örneği ateş yakan bir adamın örneğine benzer. Pervane ve kelebekler ateşe düşmeye başlayınca adam onları engellemeye çalışır. Ben de sizi kuşağınızdan tutup ateşten korumaya çalışıyorum ama siz elimden kaçıp gidiyorsunuz.” (Müslim)
Evet, bizi bizden daha fazla seven ve düşünen, bizim hem Dünya ve hem de Ahiret mutluluğumuz için en ince detay ve ayrıntılara kadar ikaz ederek yol gösteren böyle bir Peygamberin (asm) ümmeti olduğumuz için oldukça bahtiyarız. Lütfen bunun farkına sözde değil, özde varalım. Sevgili Peygamberimizi (asm) her varlıktan ve her değerden daha fazla sevelim. O’nun (asm) yolunda kararlılıkla ve şuurla yürüyelim. İnşaallah.