Varlık da bir imtihandır, yokluk da. Varlık şükrü gerektiren bir imtihandır. Yokluk sabrı gerektiren bir imtihandır. Neticede ikisi de imtihandır ve ikisi de hassas düşünce, sırlı, hikmetli gözlem gerektirir. Varlığa hikmet nazarıyla bakmayan ve varlığın arkasındaki perdeyi aralayamayan helak olur, maazallah.

 
Varlığa hikmet nazarıyla bakan, onu yerli yerince değerlendirir ve bir emanet gibi görür. Varlığın arkasında bir mesuliyet hisseder. O mesuliyet insanı derinden düşündürmelidir. Çünkü, hesabı sorulacaktır bir bir. Varlığın bir büyük mesuliyet ve bir büyük hesap gerektirdiğini bilen ve hisseden rahat olur mu?
 
Sevgili Peygamberimiz "insanoğluna şu beş şeyden hesap sorulmadıkça onun ayakları Kıyâmet Gününde Rabbinin huzurundan ayrılmayacaktır: “Ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini nerede yıprattığından, malını nerede kazanıp nereye harcadığından ve öğrendiği ilimle nasıl amel ettiğinden." (Tirmizi, Sıfâtü-l Kıyâme, 1)
 
Sevgili Peygamber Efendimizin (asm) belirttiği bu beş husus, en büyük beş nimettir. Ömür, gençlik, mal, ilim ve vücut en değerli emanettir. Kesinlikle mesuliyeti vardır. Bu gerçekler ışığında düşündüğümüzde şu sonuca varıyoruz. Nimetlere sahip olmak önemli değil, önemli olan nimetlerin hakkını vermektir. Hakkını vermek için de Rabbimizin (cc) emrettiği yoldan ayrılmamak gereklidir.
 
Peki, bunu yapmaz ve Alah’ın emrettiği yolda yürümez isek ne olur? İşte bu durumda nimet nikmet olur. Nimetin ne olduğunu biliyoruz. Bize emanet olarak verilen her şey birer nimettir. Peki nikmet nedir? Nikmet, nimeti yerli yerince değerlendirmediğimizde meydana gelen yük, ağırlık ve cezaya müstehak olmaktır.
 
İşte bundan dolayı, “Nimet mi, Nikmet mi?” diye sordum.
Bu sorum, derin ve hassas düşünceyi beraberinde getirmelidir. O düşünceler başka soruları da elbette gündeme getirecektir. Düşünmekle başka hangi sorular gündeme gelir?
 
İşte benim aklıma gelen sorular:.
Eş, evlat, çoluk-çocuk nimet mi, nikmet mi?
Mal, mülk, para-pul nimet mi, nikmet mi?
Makam-mevki, saltanat nimet mi, nikmet mi?
Şöhret, şan, kudret nimet mi, nikmet mi?
Yakışıklılık, güzellik nimet mi, nikmet mi?
 
Bu sorular benim aklıma geldi. Siz bu soruları daha da fazlalaştırabilirsiniz. Hassas düşünceler arttıkça sorular artar.
 
Peki, bu soruları peşpeşe sıraladık da, bu soruların cevabı nedir?
Tek bir cevabı var. O da şudur:
“Sana verilen bir varlığın nimet ya da nikmet olduğu, yine sana bağlıdır.”
Yani, sana verilen varlığın şükrünü eda eder, şımarmaz, hayır ve iyilik yolunda kullanır, adaletten şaşmazsan nimet olur, aksi halde nikmet olur.
Nimet sana yük olur. Nimet sana ceza olur.
Ancak, nimetin kadrini ve kıymetin bilirsen, sana mükafat olur ve adeta Nur üstüne Nur misali, kâr üstüne kâr elde edersin. Fayda üstüne fayda elde edersin.
Nimetin, nikmet olup olmayacağı kişiye bağlıdır. Kişiye düşen görev, nefsine uymamak ve şeytanı dinlememektir. Maazallah, aksi halde, hüsran üstüen hüsran yaşar. Vücudunun kıymetini bilmez ise hastalanır, gençliğin kıymetini bilmez ise yaşlanır ve ibadet yapamaz hale geldiğinde pişmanlık duyarsın. Malını boşa harcadığında yine hüzün kaplar içini. Bütün nimetler için geçerli olan kural, hakkını vermektir. Bu da nimeti verenin emrettiğine uymakla gerçekleşir. Nimeti veren, o nimeti nasıl kullanacağını da göstermiştir.
 
Evet, bizler nimeti birer nikmet haline dönüştürmemek için Rabbimize sığınmalıyız ve hem bu Dünyada ve hem de Ahirette pişmanlık duymamak için, sabır ve şükür içinde olmalıyız, vesselam.