Cumhuriyet törenlerini bundan dolayı, milletimizle gururla, onurla kutluyoruz bir bayrak altında. Bayrak bir milletin namusudur, bayrağa saygımızın önemi büyüktür.
Toplum olarak vatan sevgisinin şuuru her zaman ön plandadır, benim ülkemde bebekler
Al Bayraklarla büyür, askerliğe Peygamber ocağı kutsiyetiyle, şenliklerle gider.
Askeriyle polisiyle milletimizin kaynaşmasının temelinde yatan sevgi, vatan sevgisidir.
İşte bu yüzden Çanakkale ruhu bu milletin yüreğindedir.
Halkımız da gayet bilinçli, şuurlu ve provokasyonlara kapılmadan dengeleri korumasını da çok iyi biliyor
Özellikle batılıların dikkatini çeken olgu, Türkiye nin bu ruhu, tarihsel genlerini kültürel ve medeniyet benliğini hatırlayıp, yeniden canlanmasıdır.
Sadece görünüşte dost ve müttefik ülkeler, bir Türkiye gerçeğini kabul etmek zorundalar.
Bu ülkede insanlar kardeşçe, bir bayrak altında yaşamasını ve ulusumuzun, yüce bir ulus olduğunu unutmamalıdırlar. Bunun içindir ki yurdun her köşesi Şanlı bayrağımızla donatılmıştır.
Y
üce milletimizin haklı tepkileri de sağduyuyu yitirmeden, dünyaya mesaj vermesi de
üce milletimizin haklı tepkileri de sağduyuyu yitirmeden, dünyaya mesaj vermesi de
Bu milletin medeniyet seviyesinin işareti olsa gerek. Vatan sevgisinde tek yürek olmasını da bilir bu millet.
Ağustos ayındaki zaferlerle dolu yakın geçmişimize bile baktığımızda göğsümüz kabarır.
Büyük Taarruz sabahı Mustafa Kemal Atatürk Başkumandanlık Meydan savaşını idare ettiği Kocatepe ye çıkarken, zaferin stratejisi’ni belirliyordu.26 Ağustos 1922 sabahın alaca karanlığında, topların çelik ağzında, bir hücum marşı çalarken, Türk ordusu topçusuyla, piyadesiyle, süvarisiyle dalga, dalga hücuma hazırlanıyordu.
Yunanlılar Sakarya’da yenildikten sonra, batıya çekilmiş Afyon, Kütahya hattını tahkim etmişlerdi. Olanca güçlerini tekrar toplamış, burada aşılmaz sandıkları mevzilere yerleşmişlerdi.
Bu mevzileri gezen yüksek rütbeli bir İngiliz subayı ”Türkler bu mevzileri altı ayda aşabilirlerse, altı saatte aşmış gibi övünebilirler” diyordu.
Evet, Türk ordusu bu mevzilere saldırmış, düşman neye uğradığını şaşırmıştır.
Türk ordusunun 208 bin er ve subayı,98 bin piyade tüfeği,839 ağır makinalı tüfeği,2032 Hafif makinalı tüfeği,323 topu,198 kamyonu,33 oto ve ambulansı ve 5 uçağı vardı.
Yunan ordusunun ise 220 bin er ve subayı,130bin piyade tüfeği,3180 hafif makinalı tüfeği,344 topu,4036 kamyonu, yüzlerce oto, ambulans ve 12 uçağı vardı
Oysa savaşın kaderini silahlar değil, ordudaki ve komutanlardaki şuur ve ruh kazanmıştır!
İlk gün düşman mevzilerine sokulmaya çalışan birliklerimiz, ikinci gün Türk ordusunun hücumu şiddetli şekilde sürdü. Öğleden önce Çiğiltepe dışında, Afyon bölgesinin güneyindeki Yunan mevzileri işgal edildi ve Yunan birlikleri geri çekilmeye başladı.
Öğleden sonra 8.tümenimiz Afyon uda kurtardı. Daha sonra bütün hedeflere ulaşılıp, Mehmetçik düşmanı kovalayıp imha etti.
Üçüncü gün beş düşman tümeninin İzmir yönünde çekilmesi önlendi ve kuzeye doğru kışkırtıldı.
Dördüncü gün çok şidetli çarpışmalar devam etti.29 Ağustos akşamı beş Yunan tümeni şerefli ordumuz tarafından kovalanarak yakalandı. Artık Yunan ordusu yoktu.
Mustafa Kemal Atatürk şunları söylüyordu;”düşman, vatanın harim-i ismetinde boğulmuştur: Çal köy civarında 100 bin ölü,20 bin esir, çok sayıda top tüfek ve cephane bırakıp, panik halinde kaçmaktadır.”
Bu vatan toprakları kolay kazanılmadı, şairimiz merhum Mehmet Akif Ersoy ne güzel söylemiş vatan için şu mısraları;
Bastığın yerler “toprak!” diyerek geçme tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehîd oğlusun, incitme yazıktır atanı
Verme, dünyaları aslan da, bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şüheda fışkıracak toprağı sısan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsında Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.