“Ey tecrübe sahibi bahadırlarım! Ben durumu bu şekilde değerlendirerek, şartların en müsait olduğu an düşünerek sizleri burada topladım. Hepinizin yapmış olduğum açıklamalara kani olarak fikirlerimde İstanbul un Fethi sözleri müşterek olduğunuzu muhakkak zannederim ve derim ki;çok süratli bir halde durumun gerektirdiği şekilde hareket ederek bu şehri zaptetmeliyiz.” Fatih Sultan Mehmet
“Ya ben İstanbul’u alırım, ya da İstanbul beni.” Fatih Sultan Mehmet
Fatih Sultan Mehmet tarafından 29 Mayıs 1453 te fetholundu.
Bir ikindi serinliğinde İstanbul Fatih Camii’nde, Fatih Sultan Mehmet’in türbesini seyreden pencerenin önündeyim; bir huşu içinde ulu bir çınarın gölgesinde heybetli duran türbenin
kubbesine dökülen yapraklar, sanki tarihten dökülen sayfalar gibi fethin Fatih’ini ve ordusunu anlatıyordu. Bir dede ve torunu’nun şükran borcu bir Fatiha’ya bürünmüştü.
Ben biraz Fatihin yetişme tarzına değinmek istiyorum;
Fatih Sultan Mehmet ( 30 Mart1432 - 3 Mayıs 1481) küçük yaşlardan itibaren iyi bir terbiye ve eğitim görmeye başladı. On yaşına geldiğinde kendisine Amasya sancağı verildi, değerli ilim adamları tarafından eğitildi, son derece zeki, ileriyi gören akıllı bir çocuktu. Hocaları onda bu yetenekleri keşfetmişler ve tamamen ona yönelmişlerdi.
12 yaşına geldiğinde babası Sultan Murat tahtı kendi rızasıyla oğlu Fatih’e bıraktı. Şehzade Mehmet küçük yaşına rağmen devlet idaresine hâkimdi.
Bazı olaylar neticesi tahttan indirilmesi ve Manisa’ya çekilmesi ve orada geçirdiği günler onun daha iyi yetişmesine sebep oldu. Bütün günlerini ilmi
çalışmalara ve derslere ayırmıştı.
Arapça, Farsça, Latince, Yunanca ve İbranice öğrenmiş ve İslami ilimler konusunda dersler görmüştür. Devlet yönetimi hakkında sağlam bilgiler
edinmiştir. Hükümdarların ve imparatorların hayatlarını incelemiş, onlardan dersler çıkarmıştır. Âlimler zümresine dâhil olmuş; edebiyat, felsefe ve fen ilimlerinde üstün başarılar elde
etmiştir. Fatih’in hocaları; Molla Gürani, Molla Zeyrek, Sinan Paşa, Hatipzade ve Akşemsettin’dir ve emekleri büyüktür.
Yeniden tahta çıktığında 19 yaşındaydı. Genç yaşına rağmen devletin her şeyine hâkim ve hazırlıklarını yapıyordu; İstanbul fethedilmeliydi! Şiir söylemenin inceliklerini ve şiirin değerini bilen Fatih,alimleri ve şairleri sürekli teşvik ve himaye etti.
İstanbul’u bir kültür merkezi haline getirmek için büyük matematikçi ve astronomi bilgini Ali Kuşçu, Molla Hüsrev, HocazadMuslihittin Mustafa, Hatipzade Muhyittin Mehmet gibi büyük bilginleri İstanbul’a getirtti. Bilimsel konularda, hangi din ve mezhebe mensup olursa olsun bilginleri korudu, onlara eserler yazdırdı. Ünlü ressam Gentile Bellini’yi İstanbul’a çağırıp resmini bile yaptırdı. Azınlıklar tam bir hürriyet ortamı içinde hayatlarını sürdürdüler.
Çok iyi bir komutan ve idareci olan; azimli, temkinli,irade sahibi, verdiği kararları kesinlikle uygulayan Fatih tam bir devlet adamıydı.
İstanbul Fatih’ten önce 28 kere kuşatıldığı halde, 29. muhasarada henüz 21 yaşında olan Fatih Sultan Mehmet’e nasip olmuştur. Peygamberimizin de övdüğü komutan olma şerefine erdi. Hadis-i şerifte Peygamberimiz “Kostantiniyye (İstanbul) elbette fetholunacaktır. Onu fetheden emir (komutan) ne güzel emir, onu fetheden asker ne güzel askerdir.” buyurmuştur.
Surlar aşıldıktan sonra Sultan Mehmet Ulubatlı Hasan’ın oklarla delik deşik olmuş naşını buldurdu. Başında saygı ile eğilip dua okudu ve sonra yüksek sesle yanındakilere:“Eğer sultan olmasaydım, Ulubatlı Hasan olmak isterdim.” dedi.
Fatih’in vefatında Osmanlı devletinin yüzölçümü 2.214.000 km kareydi! Fetihteki mânâyı anlamak için gemileri bile karadan denize indiren ve devlet adamlığı şuuruna hâkim Fatih Sultan Mehmet’i iyi anlamak gerekiyor.Arif Nihat Asya Fetih Marşı’nda söylemiş söyleyeceğini! İşte birkaç mısrası:
“Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin… Millet yürüyecek arkandan
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan’dan…
Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın…
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!”