Sabah Gazetesi'nden Serkan Ünlü Beyoğlu’nda Tokatlıyan Han’daki Rüya Mağaraları sergisinde sanatseverleri sıra dışı bir deneyime davet eden ressam Serina Haratoka ile harika bir sohbet etti.

2024'te Hollanda LAM Müzesi'nde çöpe atılan sanat eserleri 2024'te Hollanda LAM Müzesi'nde çöpe atılan sanat eserleri

Beyoğlu'nun şöhreti kendisiyle yarışan İstiklal Caddesi'ndeyim... Buraları çok iyi bilen, öğrenciliği bu sokaklarda geçen bir ressam ile buluşacağım. Adres semtin eskilerinin iyi bildiği Tokatlıyan Han... Hanın beşinci katını mağaralarla donatan Serina Haratoka'nın sergisindeyim. Denizhan Özer küratörlüğünde hazırlanan Rüya Mağaraları sergisi, Serina Hanım'ın rüyalarından aldığı ilhamla çizdiği resimlerden oluşuyor. Ama sadece resimlerden ibaret değil tabii ki, her odanın rengi, ismi, kokusu ve müziği farklı. Kimisi hemen geçerken, kimisinden çakılı kalıyor, kayboluyorsunuz. O ise 24 Ocak'ta sergisini alıp Saraybosna'nın yolunu tutacak. Filistin'deki soykırımı, benzer acıları yaşayan topraklardan dünyaya duyurmaya çalışacak:

"Çok okuyan, dinler tarihini araştıran, eski medeniyetler üzerine okumalar yapan ve hayattan öğrendiklerini ailesine heyecanla anlatan bir baba... Sezgileri hiç şaşmayan çok güçlü bir kadın figürü olan anne... İki ablam ekonometri üzerine eğitim aldı. Bizimki civcivli bir aileydi. Her tekne kazıntısı gibi evin en küçüğü olarak serbest büyüdüm.

Serina, babaannemin ismi. Çerkezce önemli kadın demek... Annemin büyük hürmeti varmış babaanneme ve onun ismini almam için ısrar etmiş. Çocukken yazı Armutlu'da denizin önünde ve meyve bahçelerinin içinde geçirdim. Bugün sınırsız hayal gücümde, doğa ile samimi ilişkimde ve katmanlı sanat anlayışımda o yaz tatillerinin büyük katkısı olduğunu düşünüyorum.

Gençken çok ağır bir trafik kazası geçirdim. O anda derler ya tüm hayatıma dair detaylar gözümün önünden geçti, tatlar bile dilimin ucuna geldi, tam olarak bunu yaşadım. O kazadan sonra benim zihnimde bir kapı açıldı, hayata daha farklı bakmaya başladım. Bu garip farkındalık süreci, dünyayı gezerek, farklı kültürleri öğrenerek rehber olarak çalışan bir öğrenci olmama sebep oldu. Okudum, gezdim ve çalıştım.

Bizim nesil ansiklopedi okuyarak; radyoda arkası yarınları dinleyerek büyüdü. Bu kültürel zenginlik bana geniş bir hayal dünyası kazandırdı. Gerçek hayat ile hayal dünyası arasındaki çizginin üstünde farkındalıkla zaman zaman ileri geri atlayan bir insan oldum. Duygu durumumu sağlam tutmak adına bu alışkanlığım halen devam ediyor.

ATALARIMIZ BÜYÜK ACILAR YAŞADI

O yaşlarda bile daha iyi, daha özgür bir dünyayı arıyormuşum galiba. Hayaller sonsuz bir kütüphaneye beni bağlayan kablolar gibidir. İnsanların canı nasıl sıkılır anlamam. İçimde çeşit çeşit hikayeye bağlanıp keyifle zaman geçirebileceğim ve yaratıcılığımı besleyen türlü türlü bahçem vardır. Bu realiteyi zaman zaman kenara bırakma ihtiyacı muhtemelen atalarımın yaşadığı acıların günüme olan etkisini azaltma ihtiyacımdan doğmuştur.

Atalarım Çerkez... 1864'te Müslüman olunca Kafkasya'dan Osmanlı topraklarına sürülmüşler. Binlerce kişinin gemilere tıkıştırılmış halde çıktıkları yolda bir milyondan fazla insan hayatını kaybederek Karadeniz'de gemilerden sulara atılmış, korkunç bir acı ile geride kalanlar da Anadolu topraklarına ulaşmış, tam olarak yerleşene kadar oradan oraya sürüklenmişler. Başımıza çok büyük kötülükler gelse de bunu tevekkülle kabul ediyoruz.

HER İNSANIN MAĞARALARI VAR

Ben de çocukluğumdan beri bu 'kökünden koparılmışlık mirasını' resimle, yazıyla, fotoğrafla türlü türlü yöntemlerle ifade etmeye çalışıyorum. Rüyalar bu yolculukta benim pusulam diyebilirim. Anadolu'nun her köşesine sirayet etmiş öğretiler sayesinde rüyalarımla iletişim kurmaya başladım. İnsanın ruhunun içinde de gizli kapaklı mağaralar var. Biz günlük hayatta sığlaşarak bu mağaralardan uzaklaşıyoruz, onları kapalı tuttuğumuz sürece ruhumuzun söylediklerini işitmez hale geliyoruz.

SELFİE AKIMI, TOKSİK BİR ALIŞKANLIK

Herkes kendisini çekip paylaşıyor ama kimse gerçekten içine bakmıyor. Sadece fiziksel görüntüye bağlı olan selfie akımının ne kadar toksik bir alışkanlık olduğunu anlatmaya çalıştım sergideki aynayla. Özellikle kadınların fiziksel birer metaya dönüştürülmesi bana dehşet verici geliyor. Sadece 200 yılda kurulmuş bu medeniyetin son yirmi yılında insanlar tüm sorularını yapay zekayla çözmeye çalışıyor. Yüzyıllar süren birikimden gelen kadim kültürü değersizleştirip ona yüz çevirenlerden de işin ticarete döküldüğü neo-spiritüalizm türü akımlardan da uzak duruyorum."

Editör: Editör 46