Sevmesen de sövme

Abone Ol
 
Böyle hızlı ve böyle geniş bir haberleşme ağı varken, sevgi de çığ gibi büyüyor, nefret de çığ gibi büyüyor. Sevginin çığ gibi büyümesi çok istenen bir durum. Ancak, nefret büyümesin. Ancak, kin ve öfke büyümesin ve olduğu yerde kalsın.
 
Nefretin büyümemesi için şart olan şudur: Saygı.
 
Herkes, insan olarak doğuştan haklara sahiptir. Bu hakları Yüce Rabbim vermiştir. İnsan,  eşref’ül mahlukattır. Şerefli yaratıktır. İnsanın şerefi, Rabbine ayinedarlık yapmasındandır. İnsan, kendi acizliğinin ve zayıflığının farkına vararak oradan, sonsuz kudrette olan Rabbine yol buluyor. İnsan, kendi faniliğine bakarak, baki olan Cenab-ı Allah’a yol buluyor.  İnsan, Rabbini tanımayı ve O’nun sırlarına ermeyi, kendi nefsinden yola çıkarak başarabiliyor. Rabbinin sırlarına vakıf olmaya namzet bir kul elbette şereflidir. Rabbinin muhatap alarak kendisine hitap ettiği bir canlı elbette şereflidir ve saygıya değerdir.
 
İnsan saygıya değer bir varlık olduğu gibi sevgi ve hoşgörüye de değerdir. Her insan, Yaratan’dan ötürü hoşgörülmeli ve sevilmelidir.
 
İnsanın sevilmesi istenen bir durum olsa da, diyelim ki, bazı katı yürekliler sevgiden mahrum kılıyorlar kendilerini. Diyelim ki sevmiyorlar. Onlara diyecek bir sözümüz yok.
 
Ancak, hem o katı yüreklilere ve hem de tüm insanlara şu hitapta bulunma hakkımız vardır. “Sevmesen de sövme!”
İnsana sövme, insanın kutsal saydığı değerler sövme. Herkesin kutsal saydığı değerler saygı ve anlayış görmeyi bekler. Kimsenin kutsalını sevmek zorunda değilsin. Ancak sövmek zorunda da değilsin. Söversen ne olur? En azından bir etki-tepki oluşur. Bu etki ve tepki senin aleyhine döner.
 
Biz, bu hususta, Kur'an-ı Kerim'de ikaz edilmiş bir Ümmetiz. Bilinçliyiz. Aynı bilinç acaba Batılı Toplumların insanlarında var mı?
Yüce Rabbim Kur'an-ı Kerim'de, "onların kutsalına sövmeyin, olur ki bilgisizlikle sizin kutsalınıza da onlar söverler" diye bizi uyarıyor.
İşte bu hususta bize ışık tutan âyet-i kerime:
"Allah'tan başkasına tapanlara (ve putlarına) sövmeyin; sonra onlar da bilmeyerek Allah'a söverler. Böylece biz her ümmete kendi işlerini câzip gösterdik. Sonunda dönüşleri Rablerinedir. Artık O ne yaptıklarını kendilerine bildirecektir." (En'am Suresi, 108)
 
Bu satırları yazmamın nedeni, bu hususa dikkat çekmemin nedeni, son birkaç gündür, Fransa’da karikatür krizi ile başlayan ve tüm Dünya’ya dalga dalga yayılan “kutsallara hakaret” konusudur. Maalesef, Fransa’da, zaman zaman Dinimizin değerleri hiçe sayılacak derecede incitiliyor ve hakarete maruz kalabiliyor. İşte son olay, Sevgili Peygamber Efendimizin (asm), karikatürünün Charlie Hedbo isimli bir Dergide basılması ve İslam Dininin değerlerinin rencide edilmeye çalışılmasıdır.
 
Ey Fransa’daki O Derginin sahipleri ve yöneticileri, sizin işiniz gücünüz yok mu? Siz de hiç mi insaf yok! Siz bile bile ve Müslümanların bundan tahrik olduğunu düşüne düşüne, nasıl bu işe kalkarsınız? Sizin uğraşacak başka bir konunuz yok mu? Siz belanızı mı arıyorsunuz? Belanızı ve cezanızı zaten Ahirette bulacaksınız. Bu Dünya’da da bela bulmak için Şeytan sizi çok mu kamçılıyor? Siz de akıl olsa, kendinizi Şeytana kamçılatmazsınız! Siz farkında olmadan Şeytan’a uşaklık yapıyorsunuz. Şeytan sizi her yere sürüyor. Sizi köle gibi esir almış. Farkında değilsiniz.
 
Ey Fransa’daki O Derginin sahipleri ve yöneticileri, tüm inanç ve dinlerin kutsallarını sevmeseniz de, o değerlere saygılı davranmak zorundasınız.
 
Bu son sözüm herkes için geçerlidir. “Kimse kimsenin değerlerini sevmek zorunda değil, ancak saygı göstermek zorundadır.”
 
Kısacası, “sevmeseniz de sövmeyin bari!” Söverseniz, başınıza bela gelir. Söverseniz, birileri de sizin değerlerinize söver.
 
Dünya artık, küçük bir köy gibi oldu. Herşey, her olay, her konu birden bire herkes tarafından duyulabiliyor. Böyle bir ortamda sevgiyi çoğaltmak ve dalga dalga yaygınlaştırmak, hepimize bir vazifedir. Saygısızlığı yaygınlaştırmamak için ölçülü ve tedbirli olmak da hepimize bir vazifedir. Bu iki vazifeyi herkes yerine getirse, “Dünya güllük gülistanlık olur.” Vesselam.