Hayatımın bütün safhalarında gözlem yaptığım ve etrafımda müşahede ettiğim net bir sonuç: "Kibirlilerin sonu her zaman hüsrandır."
Bu kibirliler ister bir fert, ister bir cemiyet, ister bir topluluk, hatta bir Devlet olsun, sonu hüsrandır. Yüce Rabbim (cc), nice müstekbiri yerle bir etmiş ve mahv-û perişan eylemiştir. Allah (cc), kibirlileri sevmez. Allah (cc), büyüklük taslayanları sevmez.
Kibir çok tehlikelidir. Gururlanma çok tehlikelidir. Maazallah insanı ateşe götürür. Bu tehlikeden dolayı Osmanlı Padişahlarına yanındaki özel bir görevli devamlı surette şu sözü tekrarlardı: “Mağrur olma Padişahım senden büyük Allah var.” Bu söz aynı zamanda, Cuma ve Bayram Namazı sonrasında halkını selamlayan Padişaha, etraftaki talebeler ve halk tarafından da seslendirilmekteydi.
“Mağrur olma Padişahım senden büyük Allah var.” Sırf, Padişah değil, hiç kimse mağrur olmasın ve gururlanmasın, gururlunun ve kibirlinin en büyük hasmı Allah var. O Allah (cc) ki, nice müstekbiri, nice gururluyu, nice kibirliyi, nice büyükleneni, tepeden alıp alaşağı etmiş ve yerle bir etmiştir. Bunun örnekleri yüzlercedir, binlercedir, sayılamayacak kadar çoktur. Firavun’u alıp da yerle bir etmedi mi Yüce Rabbim (cc). Nemrut’u alıp da mehv-û perişan eylemedi mi Yüce Rabbim (cc).
Evet, şurası muhakkak ki, kibirlilerin en büyük hasmı Allah’tır. Kibirlileri Allah sevmez. Bu hususta gelin şu ayete kulak verelim: "Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez.” (Lokman Suresi, 18)
Kibriya, büyüklük, ululuk yalnız ve yalnız Yüce Rabbimize (cc) ait bir vasıftır. Kul, bu vasfı kendisinde görür ise, işte o zaman Şeytanın atına biner ve uçuruma doğru son sürat gider. Allah bu durumdan bizleri muhafaza eylesin.
Hayatta, hep ben, hep ben, hep ben diyen insanlar var. Ben sözünü o kadar çok kullanırlar ki, sevimsiz ve itici olduklarının farkına dahi varmazlar.
Bu Dünyada neyine hep ben, hep ben, hep ben dersin Ey İnsanoğlu! Hangi şey senin eserin? Ne varsa üzerinde hepsi Allah’ın eseri değil mi?
“Akıl” dersen Allah verdi. “İlim” dersen Allah verdi. “Yakışıklılık” dersen Allah verdi. “Güzellik” dersen Allah verdi. “Boy pos, endam” dersen Allah verdi. “Ev, mal, mülk, para, pul” dersen, sen girişim yaptın, sen para biriktirdin ancak hepsini Allah nasip eyledi? Sen girişim yapsan da, Allah dilemeseydi, hiçbir şeyin olmazdı. Allah dilemeseydi, sen hayatta da olmazdın. Allah dilediği ve istediği için malın mülkün ve hayatın var.
Kısacası, her şey Allah’ın dilemesiyle vardır. İnsanoğlu bu dileme sayesinde birazcık bu Dünyada nimetleniyor. O birazcık süre bitti mi, “sen sağ, ben selamet, evli evine, yolcu yoluna” dedikleri gibi, her şey sona erecektir.
Kibir ve büyüklenmenin kötü olduğu ve vicdanları incittiği o kadar net ve açıktır ki, aklı yerinde olan ve tefekkür eden bunu anlar. Akıl deyince şimdi aklıma geldi, “esasında, kibirli kimseler, aynı zamanda ahmak kimselerdir.” Kibirli insan o kadar ahmaktır ki, geleceğini ve sonunu düşünmez. Sonunu düşünse kendisinde en ufak bir kibir görmez ve göremez. Kibirlinin sonu hep hüsran olmuştur. Bu Dünyada böyledir. Onları, Ahirette daha büyük bir hüsran beklemektedir.
Yazımın bu noktasında kibirlilerin hüsranlarına ilişkin müşahhas, somut bazı gözlemlerimi aktarmak istiyorum: “Evet, çocukluk yıllarımda gördüm, mahallemizde herkese tepeden bakanların sonu iyi olmadı. Son anlarında perişan, zavallı ve çaresiz bir şekilde insanların ilgi ve yardımına mazhar olmak için can attılar. Tepeden baktıkları insanlara sığınmak zorunda kaldılar. Daha sonraki yıllarda da buna benzer hususları müşahede ettim.”
İlginçtir, kibirlenmeler, büyüklenmeler fertlere iyi gelmediği gibi, Devletlere de iyi gelmiyor, cemiyetlere de iyi gelmiyor. Yıkılmaz sanılan nice Devletlerin yerinde yeller esiyor. Hani Roma İmparatorluğu, hani Pers İmparatorluğu, hani Bizans İmparatorluğu! Bu kibir ve zulüm Devletlerinin hepsinin sonu da hüsran oldu Kendilerini güçlü ve kuvvetli görüp de başka topluluklara tepeden bakan bazı oluşumları da yakın zamanda izledik. Gün geldi etrafında insan bulamaz hâle geldiler. Bir zamanlar onbinlerce kişiye aynı anda, aynı mekanda iftarlar verenler, onbinlerce kişiden oluşan kalabalıklara konferanslar tertip edenler, gün geldi, iftar yemeği de veremez oldular, konferans ta düzenleyemez oldular.
Hülasa-i kelam: “Kim olursa olsun, ister fert olsun, ister Devlet olsun, isterse cemiyet olsun, kibirlenenlerin sonu hüsrandır.”