“Kamu yönetiminde proje mi, draje mi” diye başladığım bu yazımda dikkat çekeceğim husus, “cafcaflı isimlerle kurulmuş birimler, koca koca unvanlarla şımartılmış amirler, doldurulmuş kadrolar ve şişirilmiş teşkilatlar değil, önemli olan projelerdir, proje.” İşte bu hususu dikkatlerinize sunacağım ve Ülkemizdeki mevcut “draje kamu yönetimini” eleştireceğim.
Biliyorsunuz ki proje, bir iş, bir çalışma, bir etkinlik ve bir ihtiyaçtır. Projeyi kapsamlı bir biçimde şöylece tanımlamak mümkündür: “Proje, değişik alanlarda önceden plan ve programa alınmış, maliyeti hesaplanmış, kurum ve kuruluşların yönetim organları tarafından onaylanmış, kısa ve uzun vadeye bağlanarak özel kurum veya devlet adına gerçekleştirilmesi kabul edilmiş bilimsel çalışma tasarısıdır.” İşte proje budur. İçerisinde akıl ve bilim vardır. Peki, draje nedir? “Draje, üstü şekerli, renkli ve parlak bir madde ile kaplanmış hap, çikolata ile kaplanmış kuru yemiş ve benzeri yiyecek, içecek gibi manalara gelir.” Projede akıl ve bilim varken, drajede basitlik, yeme-içme ve cafcaflı şeylerle kaplanmış maddeler vardır.
30 yıllık Devlet Memuruyum. Bu süre içerisinde kamu yönetiminde proje ağırlıklı bir çalışma ve teşkilatlanma değil, draje ağırlıklı birimlerin kurulduğuna şahit oldum. 30 yıllık Devlet Memuruyum. Ne çalışana ne proje üretene değer veriliyor. Yalnızca “üstlerine yalakalık” yapanlara önem veriliyor. Proje getirenler ve fikir sunanlar Devlette genellikle, “eski köyle yeni adet” getirmekle suçlanır ve “git otur, başını belaya sokma” diye de kendilerince yol gösterilir. 30 yıllık Devlet Memuruyum. Çalışana da çalışmayana da, performansı az olana da, fazla olana da aynı maaşın verildiğini gördüm.
Bu gözlemlerimle birlikte iddia ediyorum ki, kamuda kurulmuş birimlerin %50’si gereksizdir ve bu tüm kamu yönetiminde görev yapan personelin %50’den fazlası da etkinsizdir. Bundan 70-80 yıl önce kurulmuş birimler hâlâ muhafaza edilmektedir. Bunların bir faydası var mı, yeni duruma adapte edilmesi gerekmekte midir? Bunu kimse sorgulamamaktadır.
Meşhur bir fıkradır. O fıkrayı buraya almanın tam zamanıdır: “Devlete ait bomboş bir arazi vardır. Bu araziye hafriyat ve atık dökülme ihtimali olduğu için “bekçi” alınmasına karar verilir. Bu bomboş arazi için bekçi kadrosu tahsis edilir ve bekçi çalıştırılmaya başlanır. Sonra bu bekçiyi kontrol etsin diye, bir memur işe alınır. Memur işe başladıktan sonra, işlerin muhasebesi için, bir de muhasebeci işe alınır. Bekçi, memur ve muhasebeci olan yerde şef olmaz mı? Bekçi, memur, muhasebeci derken, bu kişilerin başlarına bir de şef atanır. Şef atandıktan sonra bir de birim kurulur. Birimin adı da cafcaflı bir şekilde belirlenir: “Devlet Arazisini Koruma ve Kontrol Şefliği” Bomboş ve işe yaramaz bir araziyi korumak için Şeflik şeklinde bir birim kurulmuştur. Hatta bu Şeflik, Müdürlük seviyesine çıkartılmaya çalışılır da o kadarı da “artık ayıp olur” diye düşünürler. :) Gün gelir Devlette kriz çıkar ve tasarrufa gidilmesine karar verilir. Ve bu zincirin en zayıf halkası olarak görülen “bekçi” işten çıkartılır. Diğerleri yerlerini korur. Halbuki, diğerleri “bekçiyi” kontrol etmek için işe alınmıştır. Bekçi işten atılmış olsa da diğerleri yerlerini korumuştur.
Evet, kamu yönetiminde bu fıkradan daha trajikomik durumlar her an ve her daim mevcuttur. Bu tür trajikomik durumlar bu Ülkenin son 200 yıldır en büyük çilesi ve en büyük meselesidir. Bu Ülkede kamu yönetimini ıslah etmeden hiçbir şeyi ıslah edemezsiniz ve gelişmiş bir Ülke olamazsınız. Gelişmiş ve ileri bir Ülke olmanın yolu, kamu yönetiminde projeye, akla ve bilime dayanan bir teşkilatlanma sağlamaktan geçer.
Kamu yönetiminde adalet ve ehliyet istiyoruz. Adaletli icraat ve ehliyete ve liyakate dayanan yöneticiler istiyoruz.
Çok mu şey istiyoruz. Bu isteğimi 30 yıldır dile getiriyorum ve yılmadan-bıkmadan dile getireceğim. Ey Devleti adaletsizce yönetenler! Sizi ne Dünya’da ve ne de Ahirette rahat bırakmayacağım. 30 yıllık Devlet Memuriyetim boyunca yazı ve şiirlerimde sizi eleştirdim ve ömrüm olduğunca da eleştireceğim. İki Dünya’da iki elim yakanızdadır.
Bu şekildeki bir ikaz ve seslenişten sonra, aşağıda beş hususu kamu yönetiminin etkin ve verimli olması için öneriyorum.
1- Devlette cafcaflı unvanlar ve içi boş birimler değil, ekonomik, etkili ve etkin projeler geliştirilmelidir.
2- Kamu kurumlarında dev ve hantal birimler değil pratik ve faydalı projeler esas alınmalıdır.
3- Kamu kurumlarında birime göre proje değil, projeye göre birim oluşturulmalıdır.
4- Kamu kurumlarında birimlere süresiz kadro tahsisi değil, projeyle sınırlı kadro tahsisi gereklidir.
5- Kamu kurumlarında proje varsa birim vardır. Projesi olmayan birimler kaldırılmalı ve projesini ikmal eden birimler de yeni bir projeleri yoksa kapatılmalıdır.
Bu beş öneriden sonra, “kamu yönetiminde draje değil proje” diye haykırıyorum. Biz haykırmaya devam edelim. Duyan duyar,“duymayan sağırlara” söyleyecek sözümüz çoktur. Duyana kadar söylemeye devam edeceğim, Allah’ın izniyle.