Kahramanmaraş tarihten beri “Arslanları” ile meşhurdur. Kahramanmaraşlılar bilir ki, Kalede ve Müzede Hitit Arslanı’nı temsil eden Arslan heykeli ya da figürleri vardır. Yine bilindiği üzere Kahramanmaraş, Geç Hitit şehri olan Gurgum’un bulunduğu yerde kurulmuştur. Kahramanmaraş'ın en eski adına Asur kaynaklarında rastlanmaktadır. Asur kaynaklarındaki bilgilere göre, bu yörelerde Geç Hitit Devleti'nin adı "Gurgum" olarak geçmektedir. Daha sonraki kayıtlarda Kahramanmaraş’ımızın ismi “Markasi” olarak geçmektedir. Romalılar Dönemine kadar "Markasi" adı kullanıldı. Romalı İmparator Kalligula, Babası olan Germanikus'un adını Şehrimize verdi. Romalılar ondan sonra şehrimizin adını "Germanike" diye söylemeye başladılar. Bu İsim Bizanslılar zamanına kadar kullanıldı. Şehrimiz Bizanslılar’ın elindeyken, Hz. Ömer’in hilafetinden itibaren İslam Devleti topraklarına katılması için seferler düzenlenmeye başlandı. Allah’ın izniyle, İslam Devleti askerlerince tarafından fethedildi ve ismi o tarihten sonra "Mer'aj","Mar'aş" şeklinde telaffuz edilmeye başlandı. İslam Devleti’nden tekrar Bizanslıların eline geçtiği zaman "Marasion" olarak anılmaya başlandı. Osmanlılar zamanında kolay söyleme bakımından, biraz değişikliğe uğrayarak "Maraş" adını aldı. 1973 yılına kadar "Maraş" olarak söylendi. Bu yılda başına “Kahramanlık unvanı eklendi ve ismimiz “Kahramanmaraş” oldu. Elhamdülillah. Ve ebediyete kadar da bu isimle anılaca, inşaallah.
Kahramanmaraş’ımızın Arslanları meşhur olduğu gibi, Ashab-ı Kehf’imiz (yani halk arasında Yedi Uyurlar olarak bilinen Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Debernuş, Şazenuş, Kefeştatayyuş ve köpekleri Kıtmir) meşhurdur. Bir de Yedi Güzel Adamımız (edebi şahsiyetlerimiz, Alaaddin Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Mehmet Akif İnan, Erdem Beyazıt, Rasim Özdenören, Nuri Pakdil ve Sezai Karakoç) meşhurdur.
Yazımın buraya kadar olan bölümünde dikkatinizi çekmiştir. İki husus öne çıkmaktadır. Bir “Arslanlar” ve bir de “Yedi” rakamı. Evet, bunları öne çıkarmamın nedeni, sözü “Maraş’ın Yedi Arslanı’na getireceğim.”
Şimdi, “hayırdır, inşaallah, Kahramanmaraş’ın Ashab-ı Kehf’ini, Arslanını ve Yedi Güzel Adamını bilirdik de bu “Yedi Arslanı’nı” bilmezdik. Bunlar da kim acaba” diye düşünmeye başlamışsınızdır bile.
Allah nasip ederse, 2 gün sonra 12 Şubat 2017. Yani, Kahramanmaraş’ımızın Düşman İşgalinden kurtuluşunun 97. Yılını idrak edeceğiz.
Kahramanmaraş’ımız 1919 yılının Ekim ayında önce İngilizler, sonra da Fransızlar tarafından işgal edildi. Düşman askerlerinin necis ve pis çizmesi kutsal topraklarımıza değdiği ve aziz Memleketimize Haçlı kalıntıları girdiği andan itibaren Kahramanmaraş’lı gece-gündüz savaş planı hazırladı ve 5 ay zarfında düşmanları geri püskürttü. Yani, 1919 yılının Ekim Ayı’nda Maraş’a giren Haçlı kalıntıları 1920’nin Şubat ayında kentimizi terketmek zorunda kaldı.
Kahramanmaraşlı 21 Ocak 1920'de başlattığı şanlı direnişini 12 Şubat 1920 tarihinde düşman askerlerinin şehri terketmesine kadar canla-başla sürdürdü. Bu direniş günlerinde nice nice destanlar yazıldı. Bu direniş destanından hangisini anlatsam, hangisinden söz etsem, bilmiyorum. Hepsi de tarihimizde altın birer madalya gibi göklere yükselmektedir. Biz o madalyayı her bir Kahramanmaraşlı olarak göğsümüzde onurla taşıyoruz. Elhamdülillah.
Kahramanmaraş’ın sahip olduğu Zafer Madalyası her bir Kahramanmaraşlının ruhunu süslemekte ve geleceğine yön vermektedir.
Şimdi yazımın son bölümünde, merak ettiğiniz hususu, yani, Kahramanmaraş’ın Yedi Arslanı’nın isimlerini açıklamaya başlıyorum:
1-Sütçü İmam (Uzunoluk Hamamı’ndan çıkan Türk kadınlarının başörtüsüne el uzatan Fransız askerlerine kurşun sıkarak kurtuluş kıvılcımını başlatan Arslan)
2-Rıdvan Hoca (Ulu Cami İmamlığı görevindeyken "Kalesinde bayrağı dalgalanmayan ülkede cuma namazı kılınmaz!" sözü ile Kahramanmaraşlıları harekete geçiren Arslan)
3-Kısakürekzade Avukat Mehmet Ali (Kalede Türk Bayrağının indirilip yerine Fransız Bayrağının direkte asılı olduğunu görünce hasta yatağında “Vaktin geldi Ey Maraşlı!” diye başlayan bildiriyi yazan Arslan)
4-Arslan Bey (Fransız işgaline karşı Maraş’ta Müdafaa-i Hukuk teşkilatını kurarak milli kuvvetlerin komutanlığını üstlenen Arslan)
5-Abdal Halil Ağa (O zamanki Maraş’ta Ermeni’lerin Reisi Hırlakyan’ın Fransız Askerlerinin şehre girişlerinde davul çalması ve bunun karşılılığı olarak kendisine verilecek altın teklifine "Altınlar senin olsun, bir kese altın değil, davulumun kasnağını altınla doldursanız ben Din Kardaşlarımın bağrına çomağı vurmam” diyen Arslan)
6-Mıllış Nuri (Ermeni komitacı Hırlak Avedis’in konağına yapılan baskın sırasında karnından ağır şekilde yaralanıp bağırsakları yerlere dökülen ve 3 Şubat 1920’de şehit olan Arslan)
7-İsimsiz Kahramanlar (Kahramanmaraş’ın 1920’deki Kurtuluş Savaşı’nda binlerce isimsiz kahraman mevcuttur ve bunları ancak dar bir çevre ya da Kahramanların ailesi bilmektedir. Mesela, bizim Ailemizden örnek vermek gerekirse, 1920’li yıllarda Medrese Hocası olup halkı kurtuluş için mücadeleye çağıran Hafız Osman Sandal ve Kardeşi (Dedem) Hacı Murteza Sandal isimli Arslanlar)
Bu Vatan için canlarıyla, mallarıyla mücadele eden tüm şehit ve gazilerimizi, Kurtuluşumuzun 97. Yılında rahmet ve minnetle anıyor, cümlesinin ruhlarına Fatiha-ı Şerif takdim ediyorum.