O iyi bir siyasi adamıydı. Partilerin ve fikirlerin bölük, pörçük olduğu, öğrenci terörünün yoğun olduğu dönemlerde SİYASİ ZEKASINI çok iyi kullanmıştır.
Zor dönemlerde birbirine benzemeyen partileri bir araya getirerek hükümet kurmayı başarmış ve bu ülkeye 30 yıl başbakanlık yapmıştır.
O dönemi yaşayanlar hatırlar.
Bir de bu günkü siyasete bakalım.
Parti başkanlarının birbirlerine söyledikleri hakaret dolu sözlere ve davranışlara bakalım.
İşte bu sözler ve davranışlar parti liderlerini bir araya gelemeyecek kadar ayrışmalara sebep olmuştur.
Kayıp eden kim Türkiye.
CHP ile MHP AK parti ile koalisyon hükümeti kuramadılar.
Seçim hükümetine de katılmadılar.
Zaten MHP Devlet Bahçeli baştan beri hiçbir oluşum da yokum diyordu.
Öyle de yaptı. Sözün de durdu.
Oysa siyasi tarih Başbuğ Alpaslan Türkeş'in zor dönem yaşayan Türkiye'de, koalisyon hükümetlerinden kaçmadığını ve katıldığını yazıyor.
Ben o dönemleri yaşayan bir kişi olarak hatırlıyorum.
Başbuğ Alpaslan Türkeş'in mi yaptığı doğru, Devlet Bahçel'i nin mi?
CHP ve MHP nin doğru yapıp, yapmadığını 1 Kasım da yapılacak seçim sonucu ortaya çıkaracaktır.
Bunun şimdiki sonucu ne, ona bakalım:
Kürt seçmenin desteklediği HDP Türk siyasi tarihinde ilk defa hükümet ortağı olacak.
HDP; AK parti ile arası iyi olmadığı halde, seçim hükümetine şartsız katılacağını bildirmiştir.
Çekincelerini askıya almıştır.
Koalisyon hükümetine katılmasa bile, en azından seçim hükümetinin ucundan tutmuştur.
Doğru da yapmıştır.
Zira partiler hükümet olmak için siyaset yaparlar.
Bir gün bile olsa HDP nin hükümet ortağı olduğunu siyasi tarih yazacaktır.
Bana en çok tuhaf gelen şu:
CHP ve MHP zannetiler ki, kendileri koalisyona katılmazlarsa hükümet kurulamaz.
Bu şekilde AK partiyi sıkıştırırız diye hesap yapmışlardır.
Ev deki hesap çarşıya uymadı.
Cumhurbaşkanı Anayasa da ne yazıyorsa onu uyguluyorum diyor.
Anayasaya göre; seçim hükümeti kurmak için AKP 11, CHP 6, MHP 3, HDP 3 bakanlık alması gerekiyor.
Partiler bakanlık almaz ise dışardan bakan atanabiliyor.
Seçim hükümeti böyle kurulabiliyor.
Parti başkanları bu duruma şaşırdılar.
Çünkü anayasayı okumamışlar.
Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed “ey Allah’ın kulları birlik olun, birlikte selamet var, ayrılıkta azap var.” diyor.
Ey bu toprağın insanları: ey Türk, Kürt, Alevi, Sünni ve diğer kardeşler, kaygı da, tasa da, acıda, sevinçte birlik olalım.
Ülkemizi ve insanlarımızı bölüp parçalamak isteyen emperyalizmin oyununa gelmeyelim.
Türkiye gemisi su alırsa Allah korusun hepimiz batarız.
Irak ve Suriye’nin durumu orta da, iç savaş yaşanıyor.
Kardeş kardeşi öldürüyor.
Emperyalizmin istediği bu.
Suriyeli göçmenler ülkelerini terk ediyorlar.
Daha iyi bir geleceğe gitmek için bindikleri gemiler, botlar, sandallar gözümüzün önün de batıyor. Çoluk, çocuk ölüyor.
Hepimiz televizyonlar da yaşanan dramı üzüntü ile izliyoruz.
Hiçbir ülke gelin diye kapılarını açmıyor, kimse kabul etmiyor.
Onun için diyorum ki; Dimyat’a pirinç’e giderken evde ki bulgurdan olmayalım.
Hep birlikte ülkemize sahip çıkalım.
Bu ülke hepimize yeter.
Ülkemizin istikrarına sahip çıkalım.
1 Kasım da yapılacak olan milletvekili genel seçimlerinin ülkemize hayırlar getirmesini Cenabı Allah’tan niyaz ediyorum.
Allah Türkiye’yi her türlü kazalardan, belalardan korusun ve esenliğe çıkartsın. Amin.