Bir tren düşünün, 15 vagonu olsun. Bu 15 vagondan bir tanesinin tekerlekleri gerekli işlevi görmese ve bozuk olsa, o tren yoluna devam edebilir mi? Etmez elbette. En öndeki lokomotif, tüm vagonları çekerken, arızalı vagonu da çeker ve bir müddet sonra o bir tek vagon, tüm trenin kaza yapmasına sebep olabilir.
Bir gömleğinizin olduğunu düşünün, 10 adet düğmesi olsun. Ben 7 düğmeyle de bu gömleği giyerim, o 3 bozuk düğme de olmasa da olur, diyebilir misiniz? Elbette diyemezsiniz. O bozuk 3 düğme, sizi o kadar çirkin gösterir ki, gömleğin önünden karnınız, göbeğiniz meydana çıkar.
Bir perdeniz olsun ve perdenizin kornişlerinin 4-5 tanesini kopmuş olsun. O kopmuş korniş düğmeleri önemsiz, benim perdem böyle de güzel diye düşünebilir misiniz? Elbette düşünemezsiniz. O kopuk düğmeler hem perdeyi çirkin gösterir, hem de dışarıdan evinizin içi görülebilir.
Bir daktilonuz olsun ve harf tuşlarından 7-8 tanesini bozuk olsun. O bozuk daktiloda yazı yazarak, maksadınızı ve çalışmalarınızı tam olarak yansıtmanız mümkün olabilir mi? Olamaz elbet. Daktiloda yazı yazarken tüm harflere ihtiyaç duyarsınız ve biri ya da bir kaçı eksik olsa, yazınız ve çalışmanız da eksik olur.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Ancak fazla örneğe de gerek yok. Maksadımız hasıl oldu. Söylemek istediğimiz sanırım anlaşıldı. Ya da aşağıdaki sözlerle daha da net olarak anlaşılacaktır.
Bütünsel düşünmek başlığı altında vermek istediğim mesaj şu: “Bir toplumda, bir işyerinde, bir sistemde herkesin, her parçanın ayrı bir yeri ve işlevi vardır. Kimseye sistem dışında tutamazsınız, kimseyi yok sayamazsınız. Eğer bir bütündeki, bir sistemdeki parçalardan ve unsurlardan birisini yok sayar, ya da görmezden gelirseniz, bu gaflet, büyük bir meseleye ve büyük bir buhrana yol açar.”
Bir Devlet Adamına, bir Yöneticiye düşen görev “bütünsel bakmak ve bütünü oluşturan tüm parçaları aynı hassasiyet ve aynı perspektif içerisinde değerlendirmek ve kimseyi sistem dışında bırakmamaktır.” “Bir parça da eksik olsun” deme lüksüne kimse sahip değildir. Böyle düşünen bir yönetici eğer gaflet içinde değilse, maalesef, hıyanet içindedir.
Gelin bu noktada bir meşhur atasözümüze kulak verelim: “Bir mıh bir nalı kurtarır. Bir nal bir atı, bir at bir komutanı, bir komutan bir orduyu, bir ordu bir ülkeyi kurtarır.”
Durum bu kadar net ve açık. Hiç kimse, “bir mıh da eksik olsun, bir nal da olmasın, bir at da mevcut olmasın” diyemez.Parçalar bütünü oluşturur. Nasıl ki, “vagonlar treni, düğmeler gömleği, harf tuşları daktiloyu, korniş düğmeleri perdeyi oluşturduğu” gibi, her parça bütünü oluşturur, her parça sistemde bir rol görür, bir görevi icra eder.
Buraya kadar anlattığım hususlar, bütünsel düşünmek başlığı altında, bütünden sorumlu olanlara yönelik yükümlükleri ve bütünsel bakış açısını yansıtmaktadır.
Sorumluluklar yalnızca bütünü yönetenlere, sistemi sürdürmek için yükümlülük taşıyanlara ait değildir. Bütün içerisindeki parçaların da ayrı ayrı sorumluluğu vardır.
Bütün içerisindeki parçalar, sistem içerisindeki unsurlar, kendisini bütüne rakip ya da diğer parçalara muhalif görmeyeceklerdir. Her parça, (mademki bütünü teşkil ediyor) bütünün tamamının iradesine saygı duymak ve ona göre hareket etmek zorundadır.
Bir örnek vermek gerekirse, bir işyerinde çalışanlar o işyerinin hedef ve misyonuna aykırı davranamazlar. Şirketin hedefi ihracat ise, şirketteki bir çalışan kendi kafasına göre ya da kendi sığ düşüncesine göre, “benim hedefim ihracat değil, benim hedefim ithalat” diyemez. Derse ne olur? Firmanın hedeflerine ve karlılığına zarar verir.
Başka bir örnek vermek gerekirse, taşradaki bir Devlet Dairesinde bir yetkili ya da görevli (mesela Sağlık Müdürlüğünde) merkezden gelen emirlere muhalif olarak (aşı kampanyası ya da sağlık taraması yapmıyorum), “ben yerelde böyle düşünüyorum, yerel olarak benim ihtiyacım budur, merkez bu işi bilmez” diye kendi kafasına göre iş ve işlem yapamaz. Yaparsa ne olur? Bütünün aleyhine davranmış olur. Bütünün aleyhine davranan da tüm bütüne zarar vermiş olur.
Evet, “bütünsel düşünmek” denildiğinde konu iki başlık altında ele alınabilir: 1- Bütünden sorumlu olanların yani yönetim mevkiinde olanların bütünün fayda ve çıkarına göre hareket etmeleri ve hiçbir kimseyi dışlamadan bütünsel davranmalardır. 2- Bütünün içerisinde yer alan herkesin bütünün fayda ve çıkarına tam uyumlu olmaları ve bütünün hedefine aykırı hareketten kaçınmalıdır. “
Yazımın sonunda “aynı gemideyiz” diyorum. Belki de bu yazının “berceste kısmı” budur: “Aynı gemideyiz.”
Bir gemi denizde hareket halindeyken, bir küçük delik ya da hasar olsa ve bunu bir görevli ya da bir yolcu farketse, kimse o gemideki hasara kayıtsız kalamaz. Görevliler o delik, o hasarı (ister büyük, isterse küçük olsan) hemen kapatmak ve hasarı tamir etmek zorundadır. Görevliler “hasar önemsiz, delik çok küçük” diyemez. Gemideki yolcu da “o delik ya da hasardan bana ne” diyemez” ve durumu anında görevlilere bildirmek zorundadır. Yoksa herkes batabilir.
“Bütünsel düşünmek” kurtuluştur ve Ülkemiz için en gerekli bir husustur.