Belediyeleri biliyorsunuz. Peki, tabunun manasını biliyor musunuz? Yazıma önce tabunun manasını açıklamakla başlayayım. Tabu, dokunulmaz, yaklaşılmaz, hesap sorulmaz ve sanki kutsal gibi saygı duyulan ve korkulan manalarına gelmektedir.
Evet, şimdi soruyorum “belediyeler tabu mu?” Hatta daha da ilerisi “yerel yönetimler, yerinden yönetim tabu mu?” Bu soruları sormaktaki maksadım, belediyelerin ya da yerel yönetimlerin varlık nedenlerinin genel olarak sorgulanması değil?Maksadım yerel yönetimlerin ve özellikle de belediyelerin yönetim tarzlarının mercek altına alınmasıdır.
Biz Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisiyken “merkeziyet ve adem-i merkeziyet” tartışmasını ders olarak işlerdik. Tabi, öğrencilik yıllarının, gençliğin vermiş olduğu idealist düşünceyle, birçoğumuz “adem-i merkeziyet” görüşünü savunurduk. Bu görüşün özeti şuydu: “Devlet merkezden değil, yerinden yönetilsin. Yani Devlette yerel yönetimler ve belediye ağırlıklı bir yönetim olsun.” Beş hizmet (milli savunma, emniyet, milli eğitim, adalet ve maliye) hariç tüm hizmetleri belediyeler yerine getirsin. “Devlette merkezi kurumlar değil yerel yönetimler ve belediyeler daha etkin ve daha tasarruflu bir yönetim ile topluma daha fayda sağlar” şeklindeki görüşleri hararetle savunurduk gençlik yıllarımızda.
Heyhat, yanılmışız! Ne var ki gerçekler öyle değilmiş!
O günlerden bugüne aradan 30 yıldan fazla zaman geçti. Artık yerel yönetimler konusunda, adem-i merkeziyet konusunda aynı düşüncelere sahip değilim. Çünkü, belediyelerde israfı, belediyelerde etkinsizliği, belediyelerde kaynakların heba edilişini medyadan ve basından her geçen gün izliyor ya da bulunduğumuz yerler itibariyle de uzaktan gözlemliyoruz. Uzaktan diyoruz. Çünkü yerel yönetimlere yaklaştırılmıyoruz. Belediyelere ancak uzaktan bakıyoruz. Bizim gibi adamlara da zaten belediyelerde görev vermezler. Çünkü “israfa karşıyız.” Çünkü “adaletsizliğe karşıyız.” Çünkü “hakkaniyet içinde çalışmak tek hedefimizdir, asıl şiarımızdır.” Çünkü “siyasi kaygılar değil hukuki gerçekler bizim için önemlidir.” Çünkü “Devletin kaynaklarında herkesin hakkı vardır, bu kaynaklar birilerine peşkeş çekilemez” fikrine sahibiz. Bu kafa yapısına sahip adamı belediyelerde “adam yerine koymazlar.” Sözüm ağır ama hakikatin kendisidir. Sözün birilerine batsa da gerçeklerden kaçılmaz, batarsa batsın.
Asıl mesele bizim bir yerlerde görev almamız değil, asıl mesele belediyelerin tabu olarak görülmesidir. Belediyeler tabu değildir ve etkinsizlikleri ve israfları sorgulanmalıdır.
Evet, belediyeler tabu değildir. Tabu olarak görmek bu Millete karşı saygısızlıktır. Belediyelerin etkinsizliği, kötü yönetimi, israfkâr harcamaları, kendileri bizzat kaynak oluşturmayıp da merkezden gönderilen mali kaynakları çar-çur etmeleri, imar planlarındaki keyfilikleri, şehri çirkinleştirmeleri, yolsuzlukları, usulsüzlükleri ve yozlaşmışlıkları ve bunlar gibi daha nice olumsuz iş ve işlemleri artık masaya yatırılmalı ve sorgulanmalıdır.
Yazımın bu noktasında sizi şu kritik soruyla başbaşa bırakıyor ve düşünmeye çağırıyorum: “Belediyeler harcamaları hangi kaynaktan yapıyor? Ya da daha net sorayım. “Belediye harcamalarının yüzde kaçı merkezden gönderilen gelirlerden, yüzde kaçı kendi kaynaklarından oluşuyor?” Bu hususta araştırma yaptım ve birçok makale okudum. Belediyelerin öz kaynak gelirleri genelde %50’den azdır. Birçok gelir, Merkezi Bütçeden aktarılır ya da borçlanmayla gelir elde edilir. Buna göre, harcamalarının yüzde elliden fazlası kendi kaynaklarından değil, merkezden gönderilen (merkezi bütçe gelirlerinden belediyelere aktarılan ya da borçla alınan) paralardan oluşmaktadır. Bizim orada bir laf var, “iyi valla, baban para göndersin sen harca.” Aynı onun gibi. Merkezi bütçeden belediyelere (özellikle de büyükşehir belediyelere) su gibi, oluk oluk para gönderilsin, beyefendiler de bunu keyiflerince harcasın, iyi valla!
Şimdi buraya kadar bu net gerçekler karşısında sarsılmış olanlara şöyle sesleniyorum: “Durum bu kadar acıdır ve açıktır.”Belediyeler hizmet yaptıklarından daha fazla şikayet alıyorlar. Yani belediyelerde bir tane hizmet görsek, bin tane de şikayet edilen tarafları var.
Belediyeler, “şimdi imtiyaz bende, şu sokaktaki park eden araçlardan şu kadar para alırım. Şu kadar emlak vergisi alırım. Şu kadar çöp vergisi alırım. Şu cadde başındaki büfeyi şu kadar parayla kiraya veririm. Şunu alırım, şunu alırım, şunu alırım. Hep alma üzerine bir mantalite var.” Ey Belediyeci, Ey Belediyeci, sana Devlet imtiyaz vermiş habire alıyor ve satıyorsun da, insaf et, vatandaşa ne veriyorsun? Vatandaş denilince özellikle gariban vatandaşa ne faydan var?
Belediye vatandaştan gelir toplamada aslan kesilir de, zor durumda kalan vatandaşa hizmet sunmada aynı şahlanışı göremeyiz. Allah korusun, “bir sel olur, toprak kayması olur, bir yol arızası, su arızası olur, bir başka büyük sorun olur, bul bulabilirsen belediye yetkililerini!”
Ha bir de belediyecilerin festival mestival ayaklarına iki üç popçuya aktardıkları milyonlar var ki, sorma gitsin. İsrafları bununla sınırlı değil. Kaldırımları yap boza çevirmeler. Caddelerde kafalarına göre heykeller, saatler, çeşitli görsel duvar süslemeleri falan filan ile göz boyamakta mahirler.
Vatandaşın asıl isteği “huzurlu kent, geniş yollar, yemyeşil alanlar, tertemiz caddeler. Hani bu hizmetler nerede?”
Sorun büyük, dert büyük. Sözü uzatmaya gerek yok. Evet, “belediyeler tabu değil.” Hep belediyeleri öne çıkaran mantık sorgulanmalıdır.
Belediyeler 5018 sayılı Kamu Mali ve Yönetimi Kanunun sözde değil, özde uysunlar. O Kanunda ne diyor? Gelin ona kulak verelim: “Kamu kaynakları etkili, ekonomik ve verimli kullanılacak, hesap verebilirlik ve şeffaflık sağlanacak” diyor.
Şeffaflık dedik de, belediyeler şeffaf mı? “Şeffaflığı da sözde değil özde sağlamak gerekir.”
Bu hususta bir önerim var. Yazımı bu öneri ile bitiriyorum: “Belediyelerin bütçeleri ve harcamaları, her ay, şehrin muhtelif yerlerine asılan ilan ve tablolarla vatandaşın bilgisine sunulsun. Artık teknoloji gelişti. Büyük ışıklı panolar ve dev TV ekranlarıyla vatandaşa “şu kadar iş için şu kadar harcama yaptım” diye her ay düzenli olarak bilgi verilsin. Böyle bir bilgilendirmeyi büyük küçük tüm belediyelerden bekliyoruz. Haydi bakalım!”