8 Mart Dünya Kadınlar Günü Nedeniyle Bir Değini

Abone Ol
                  
Elbette yılda bir gün bile kadın sorunlarının gündeme taşınması, onların, ortak sorunlarında bilgilenmelerine, bilinçlenmelerine sayısız yararları olacağına inananlardanım; iyi algılanıp değerlendirilmesi halinde…
                 
Dünya Kadınlar Gününün dayandığı olay ve süreçten söz etmek istemiyorum. Bilinen konu. Burada Birleşmiş Milletlerin özel logosunu hatırlatma gereği duyuyorum: “ Kadınlara ve kız çocuklarına karşı şiddetin dokunulmazlığına son.” Bu söz kadınların ve kız çocuklarının maruz kaldığı olumsuzlukları yeterince kanıtlıyor, sanırım. 
                  
Evet. Kadın ve kız çocuklarına karşı şiddet. Aile içi, çevre içi şiddet… Başlık parası… Yargısız töre infazları… Saymakla bitmeyen çağın yüz karası olumsuzlukları. Elbette bu fotoğraflar, ülkemizin tümünün görüntüsü diyemeyiz.
Bunların çözülmesi gereken insani sorunlar olduğunu da göz ardı edemeyiz. Bu gün bu sorunlar genelde aşılmış olsa bile, gün yok ki aile içi şiddet nedeniyle boşanmalar, sokağa atılmalar, polise, sığınma evlerine koşan kadınlar, kaybolan kız çocukları, tecavüze uğradıktan sonra öldürülen bu insanlarla ilgili haberler hâlâ toplum vicdanında kanayan yara olmaya devam ediyor.                 
                  Şunu kadınlarımız çok iyi bilmeliler ki, kendi sorunlarına kendileri sahip çıkmadan, bu bağlamda her kadınımızın elini taşın altına koymadan, sorumluluk almada dik duruş sergileyip, kenetlenmeden bu sorunların çözümü olası gelmiyor bana. Kadınlarımız artık kendi güçlerinin farkına varmalılar; demokratik düzende kendi temsilcileriyle daha çok yer almalılar, dileği geçiyor içimden. Hem cinslerinin sorunlarını, çözümlerini onlardan daha iyi anlayan olamaz demeye çalışıyorum.
                   
Toplumun temeli kadın ve erkek ikilsine dayanır. Ne erkeksiz ne de kadınsız bir toplum düşünemeyiz. Bunlardan birini öne almak, diğerini dışlamak inancımızla ve ahlaki değerlerimizle örtüşmez. Medeni toplum görüntümüzü de zedeler. Kadınlarımız, kız kardeşlerimiz bu toplumun sevgi, şefkat, merhamet, özveri ve ilk eğitim damarlarıdır. Bu yüzden ki onlar, toplum barışının da tutkallarıdır. Elleri öpülesi kadınlarımıza karşı daha sevecen, daha hoşgörülü, daha esirgeyici bir yaklaşım sergilemek biz erkeklerin en önde gelen insani görevleridir, diye düşünüyorum.
                  
Artık dünkü olumsuzluklar söz konusu değil. Yüksek eğitim almış, her meslekten yeterince kadınlarımız var. Bunlar, kamu kurum ve kuruluşlarında, yerel yönetimlerde, özel sektörde, iş alanında, cılız da olsa siyasette, üretken konumdalar ve erkekler kadar da başarılılar. Ayrıca ana ve eştirler. Ne var ki kadınlarımız bu güçlerini yeterince siyasete yansıtamıyorlar. Temsil haklarını kullanamıyorlar. Bu nedenle de kadın haklarına, sorunlarına yeterli desteği, katkıyı sağlayamıyorlar. Genel seçimler önünde her partiden yığınla erkek aday adayı varken, kadınlarımızı göremiyoruz. Öz güvenlerini kanıtlayamamaları elbette bir eksikliktir, kanısındayım. Bu nedenle ki hâlâ cumhuriyetin ilk yıllarındaki kadın temsilcilerimizin oranına ulaşamadık. Bu durum kadınlarımızın eğitim düzeylerinin yükselişiyle bir çelişki oluşturuyor, demeye çalışıyorum.
                    
Günün anlamıyla örtüştüğü için konuyu Atatürk’ün şu sözleriyle bağlamak istiyorum: “ Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan oluşur. Mümkün müdür ki bir kitlenin bir parçasını ilerletelim. Diğerini görmezlikten gelelim de kitlenin tümü ilerlemeye imkân bulabilsin? Mümkün müdür ki bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin? Şüphe yok, ilerleme adımları, dediğim gibi iki cins tarafından beraber, arkadaşça, atılmak ve ilerleme ve yenileşme sahasına birlikte kesin aşamalar yaptırmak lazımdır. Böyle olursa inkılâp başarılı olur.”  
 ( M. Kemal ATATÜRK)
                  
Söz konusu yaklaşımlarla sekiz mart “DÜNYA KADINLAR GÜNÜNÜ” kutluyor, eli öpülesi erdem yükü kadınlarımızı, yaşanılası bir yarın dileğim ve saygılarımla selâmlıyorum.